Genel

Mastopeksi-Meme Dikleştirme

Mastopeksi, ya da diğer adıyla meme dikleştirme ameliyatı, özellikle hamilelik ve emzirme sürecinde, ayrıca menapoz ve kilo verme sonrasında ve yerçekiminin de etkisiyle memenin büyüklüğü ile ilgili önemli bir sorun olmamasına karşın meme dokusunda oluşan hacim kaybı, deride gevşeklik ve çatlaklarla kendini gösteren sarkıklık (meme pitozu) ile başvuran hastalarda estetik olmayan görüntüyü düzeltmek amacıyla yapılan bir ameliyattır.

Meme pitozu 3 evrede incelenmektedir: Birinci derece pitozda meme başı, memealtı çizgisi hizasına ya da 1 cm altına inmiştir. İkinci derece pitozda meme başı, memealtı çizgisinin 1-3 cm altına inmiş olmakla birlikte halen karşıya bakmaktadır. Üçüncü derece pitozda ise meme başı 3 cm.den fazla bir inme göstermiş ve aşağı doğru yönlenmiştir. Ayrıca yalancı pitoz olarak adlandırılan bir durum vardır –ki bu durumda meme gevşek ve sarkık olduğu halde, meme başı memealtı çizgisinin üzerinde bulunmaktadır.

Meme dikleştirme ameliyatları sırasında değişik cerrahi teknikler kullanılır. Bu ameliyatlar sadece meme başının çevresinden yapılacak bir kesi ile gerçekleştirilebileceği gibi, bazen memenin altında düz bir çizgiyle, ya da ters-T adını verdiğimiz bir çizgiyle yapılması gerekebilir. Deri elastikiyetinin yapısı, memenin yapısı ve arzu edilen sonuç bu tekniklerin belirlenmesinde önemli birer faktördür. Kullanılan tekniğe bağlı olarak meme dikleştirme ameliyatlarında iz kalması söz konusudur.

Cerrahi Yöntem: 

Meme küçültme ameliyatında yağ ve meme dokusunda belirgin bir azaltma ve memenin yukarı doğru yerleştirilmesi söz konusu iken, meme dikleştirmede doku çıkarılmamakta; sadece deri fazlası çıkarılmaktadır. Meme küçültme ameliyatlarında kullanılan ameliyat öncesi tasarımlar meme dikleştirmede de kullanılabilir. Meme dikleştirme ameliyatları memenin normal boyutlarına ulaşmasında bazen tek başına yeterli olmayabilir. Eğer meme dokusunun yetersiz olduğu düşünülüyorsa, meme dikleştirme ameliyatı sırasında, meme protezi ilave edilerek arzu edilen sonuca ulaşılabilir. Örneğin memenin büyük ve ağır olması, bu ameliyattan elde dilecek sonucun kalıcılığını zorlaştırır. Bu yüzden meme dikleştirme ameliyatıyla elde edilebilecek neticelerin ayrıntıları ameliyat öncesinde mutlaka konuşulmalıdır.

Meme dikleştirmenin emzirme ve meme kanseri ile ilişkisi: 

Meme dikleştirmelerde meme bezi, süt kanalları ve meme başı arasındaki ilişki çoğu zaman bozulmamaktadır. Bu nedenle meme dikleştirme ameliyatı geçiren bayanların emzirmelerinde bir azalma ya da başka olumsuz bir durum beklenmez. Ayrıca, meme dikleştirmenin meme kanseri ile ilişkisi büyütme ve meme küçültme ameliyatından çok farklı sayılmaz ve ek bir tehlike oluşturmaz.

Meme dikleştirme memeyi yeniden şekillendirmek için yapılan bir ameliyat olup; bu ameliyat ile areola (memebaşı çevresindeki koyu renkli cilt) çapı da küçültülebilir. Eğer memeler küçük veya gebelik sonrası hacim kaybına uğramış ise, meme protezlerinin aynı seansta yerleştirilmesi hem sertliğin artmasını hem de istenen büyüklükte bir meme elde etmeyi sağlar. Meme dikleştirme için en uygun kişiler sağlıklı, duygusal durumu stabil, cerrahiden gerçekçi sonuçlar bekleyen kadınlardır. Meme dikleştirme memede fark edilebilen kalıcı izler bırakır. Kadın memesini yeniden şekillendirmek için pek çok farklı yöntem mevcuttur. Meme dikleştirme ile beraber meme protezi düşünülüyorsa ayrı bir bilgilendirme formuna daha ihtiyaç vardır.

Alternatif Tedavi:

Meme dikleştirme isteğe bağlı bir cerrahi girişimdir. Alternatif tedavisi ameliyat olmamak ya da destekli iç çamaşırı kullanmaktır. Eğer memeler büyük ve sarkıksa meme küçültme cerrahisi düşünülmelidir. Riskler ve olası komplikasyonlar alternatif tedavilerde de cerrahinin risklerini taşır.

Meme Dikleştirme Ameliyatının Riskleri:

Her cerrahi işlemin belli miktarda riski mevcuttur ve önemli olan sizin meme dikleştirme ile ilgili olanları anlamanızdır. Kişinin cerrahi işlemi kabul etmesinde girişimin risk ve faydalarının karşılaştırılması esastır. Pek çok kadın aşağıdaki karşılaşmasa bile; siz hepsini plastik cerrahınızla riskleri, potansiyel komplikasyonları ve sonuçlarını anladığınıza emin olana kadar tartışın.

Kanama: Sık rastlanmasa da ameliyat sırasında ya da sonrasında karşılaşılması olasılığı vardır. Ameliyat sonrası kanama olduğunda, biriken kanın acil drenajı ve kan transfüzyonu gerekebilir. Ameliyattan on gün öncesinden başlayarak aspirin ya da benzeri ağrı kesici tedaviler almayınız, çünkü bu kanama riskini artırabilir.

Enfeksiyon: Bu tip cerrahi girişim sonrası enfeksiyon olağan değildir. Ameliyatı takiben enfeksiyon gelişirse antibiyotikleri içeren tedavi ya da ek cerrahi girişim gerekebilir.

Meme başı ve dilt duyusunda değişme: Ameliyattan hemen sonra meme başı duyumunda bazı değişiklikler olması olağandır. Birkaç ay sonra çoğu hastada normal duyu geri döner. Kısmi ya da kalıcı meme başı ve deri duyusu kaybı nadiren gelişebilir.

Ciltte Bırakacağı İz: Tüm cerrahi işlemlerde az ya da çok bir miktar iz kalır. Yara iyileşmesinin iyi olması ve gerginliğin az olması ameliyat sonucunu olumlu yönde etkiler. Gergin dikişler ve kişinin kötü nedbeye eğilimli olması, daha belirgin izler kalmasına yol açabilir. Bazen bu izlerin düzeltilmesi için bir yıldan önce olmamak koşuluyla ilave cerrahi girişimler gerekebilir.

Meme İmplantları: Bu konudaki riskler bir başka formda açıklanmıştır.

Sertlik: Cerrahi girişim sonrası bölgede skar oluşumuna bağlı aşırı sertlik gelişebilir. Bu durum önceden tahmin edilemez. Cerrahiyi de içeren ek tedavi gerekebilir.

Tatminkâr Olmayan Sonuç: Meme dikleştirme ameliyatı sonrası sonuçlardan tatmin olmayabilirsiniz. Bu konudaki kozmetik riskler, kabul edilemez görünür deformite, kötü iyileşme ve kabul edilemez göğüs şeklini içerir. Ameliyat sonrası göğsünüzün büyüklüğünden tatmin olmayabilirsiniz.

Geç İyileşme: Geç iyileşme veya yaranın açılması görülebilir. Deri ya da meme başında nekroz gelişebilir. Bu durumda uzun süre pansumanlarla takip ya da ek cerrahi gerekebilir. Sigara içenlerde cilt kaybı ve yara iyileşme problemleri daha sık görülür.

Asimetri: Kadınların çoğunda göğüslerde asimetri doğal olarak görülür. Bu durum cerrahiden sonra da oluşabilir. Meme ve meme ucu şekil ve büyüklüğünde asimetri gelişirse, ek cerrahi gerekebilir.

Allerjik Reaksiyonlar: Nadir vakalarda kullanılan bantlar, dikiş malzemesi ve sürülen kremlere karşı allerji gelişebilir. Daha ciddi olan sistemik reaksiyonlar nadir de olsa cerrahi sırasında kullanılan ilaçlara karşı gelişebilir. Bu durumlarda ek tedavi gerekir.

Cerrahi Anestezi: Hem lokal, hem genel anestezi belli oranda risk içerir. Komplikasyon, yaralanma, hatta ölüm riski tüm cerrahi anestezi formlarında mevcuttur.

Ek cerrahi gereksinimleri: Komplikasyonların tedavisinde ek cerrahi veya medikal tedaviler gerekebilir. Riskler ve komplikasyonlar seyrek oluşsa bile herhangi bir hastada bunlarla karşılaşmak olasıdır. Genellikle iyi sonuçlar beklemekle birlikte sonuçlar hakkında hiçbir şekilde garanti verilemez.

 

Kaynak:  Türk Plastik Cerrahi Derneği

Mastektomi Sonrası Meme Rekonstrüksiyonu

Meme onarımı, zamanlama açısından iki dönemde yapılabilir. Bunlardan biri eş zamanlı ya da anında onarımdır. Bu durumda, meme kanseri tanısı konulmuş hastalarda, meme ameliyatının gerçekleştirildiği seansta yeniden meme yapılması söz konusudur. Böylece hasta meme ile girdiği ameliyattan memesiz olarak değil, yeni bir meme ile çıkmaktadır. Erken evrede yakalanan meme kanserli hastalar, eş zamanlı onarım için uygun adaylardır. İleri evrede tanı konan, ya da ışın tedavisi uygulanacak hastalara, hastalıksız geçirdiği birkaç yıldan sonra onarım uygulanması daha doğru bir yaklaşımdır. Buna da geç dönem onarım denir.

Yeniden meme oluşturmada kullanılabilecek bir yöntem silikon protezlerdir. Ancak memenin alındığı bölgede deri yetersizliği söz konusu olduğundan, öncelikle derinin genişletilmesi gerekmektedir. Bunun için yuvarlak ya da damla şeklindeki anatomik doku genişleticiler kullanılmaktadır. İlk oturumda, meme derisi altında bir cep hazırlanarak bu genişleticiler yerleştirilmekte ve ameliyat sonlandırılmaktadır. Ardından yaklaşık 3 aylık bir süre içinde bu genişletici, fizyolojik serum ile belirli aralıklarla şişirilmekte ve bu sayede meme derisi genişletilmektedir. Meme derisi yeterince genişledikten ve bir süre bekletildikten sonra ikinci bir ameliyatla bu genişletici çıkarılıp yerine kalıcı protezler yerleştirilmektedir. Bu yöntemde her bir ameliyatın süresi 1-3 saattir.

Küçük-orta büyüklükte memeye sahip, ışın tedavisi uygulanmamış, çok şişman olmayan, büyük bir cerrahi girişim istemeyen ya da büyük cerrahi girişimin tıbbi açıdan uygun olmadığı hastalar, silikon protez ile meme onarımı için uygun adaylardır. Ayrıca geçirilmiş eski ameliyatlar nedeniyle hastanın kendi dokularının kullanılamadığı durumlarda yeni memeyi silikon protez ile oluşturmak gerekebilir. Ancak memelerin büyüklüğü ve şekli, tavsiye edilen tedaviyi ve sonuçları doğrudan etkilemektedir. Doku genişleticisi ile yapılan meme rekonstrüksiyonu, alınmış olan memenin tam bir kopyasını oluşturamaz.

Diğer meme ile simetri sağlanması, ilk ameliyat sırasında yapılabileceği gibi, ikinci bir ameliyatta da yeniden oluşturulan memeye gerekebilecek rötuş ameliyatı ile birlikte de yapılabilir. Diğer memeye uygulanacak işlem meme küçültme, meme dikleştirme ya da meme büyütme olabilir. Meme başının yapılması ise ilk ameliyattan 2–3 ay sonra yapılacak olan 3. ve 4. oturumlarda lokal anestezi altında gerçekleştirilir. Bu işlem için en sık uygulanan yöntem yeni meme üzerinde küçük dokular kaydırarak meme başını oluşturmaktır. Bu esnada vücudun başka bir bölgesinden deri yaması alınarak, meme ucunun areola adı verilen kahverengi kısmı yapılabilir. Diğer sık kullanılan bir yöntem de bu oturumdan 2–3 ay sonra da dövme yöntemiyle areolayı oluşturmaktır.

Silikon protezler:

Meme protezleri, şekil, içerik ve yüzey yapısı açısından incelendiğinde iki gruba ayrılmaktadır. Şekline göre meme protezleri yuvarlak ve anatomik (damla) olarak ikiye ayrılırlar. Yuvarlak protezlerin yatay ve dikey taban çapları birbirine eşittir. Anatomik protezlerde dikey çap, yatay çaptan biraz daha uzun olup, protezin yüksekliği alt kutupta üst kutuptan fazladır. Anatomik olarak adlandırılmasının sebebi memenin şekline daha çok benzemesinden ileri gelmektedir. İçeriğine göre ise piyasada silikon jel ile dolu protezler ve fizyolojik serum, yani fizyolojik tuzlu su ile dolu protezler bulunmaktadır. Bunlarda silikondan oluşan katı zarfın içinde silikon jel ya da fizyolojik serum bulunur. Yüzey yapısına bakıldığında ise protezler yüzeyi düzve pürtüklü protezler olarak iki gruba ayrılmaktadır. Pürtüklü yüzeyli protezlerin çevresinde kapsül oluşumunun düz yüzeyli olanlara göre daha az olduğu saptanmıştır.

 

 

Meme protezlerinin meme kanseri ile ilişkisi:

Silikon protezlerin meme kanserine yakalanma riskini artırıp artırmadığı ve oluşan bir meme kanserinin saptanmasını gizleyip gizlemediği konusu uzun yıllardır tartışma ve merak konusudur. 1995 yılında Kanada’da 11.000 hasta üzerinde yapılan ve bugüne dek yapılmış en fazla hasta sayısına sahip bir araştırmada, meme büyütme ameliyatı uygulanmış hastalardaki meme kanseri görülme oranı, meme protezi olmayan hastalarla karşılaştırılmış ve sonuçta meme büyütme ameliyatı uygulanan hastalardaki meme kanseri görülme sıklığında genel nüfusa oranla istatistiksel olarak belirgin fark olmadığı saptanmıştır.

1999 yılında, Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi Tıp Enstitüsü tarafından yapılan araştırmada da meme protezli hastalarda ilk ya da tekrarlayan meme kanseri görülme sıklığında bir artış olmadığı görülmüştür.

Meme protezleri hakkında diğer bir kuşku kaynağı da, bu protezlerin mammografi sırasında x-ışınlarını engelleyerek meme kanserinin tanısını geciktirmesidir. Ancak bu konuda da yapılan çalışmalar göstermiştir ki, protezli hastlarda mammografinin etkinliği protez olmayan hastalar ile hemen hemen aynıdır. 10 yıldan uzun süredir bulunan meme protezlerinde, protezin çevresindeki kapsülün içinde ince kalsiyum tabakaları oluşabilmektedir. Her ne kadar küçük lezyonları gizleme ya da kanseri taklit etme gibi durumlara yol açmadığı söylense de dikkatli olunması ve mammogramların özellikle protezli hastaların mammografisinde deneyimli radyologlar tarafından incelenmesi gerekmektedir. Ayrıca, göğüs kasının altına protez yerleştirilen hastaların mammografik incelemesinde, meme bezinin altına yerleştirilen protezlere oranla daha iyi görüntü edildiği bildirilmektedir. Öte yandan, mammografi yapılamayan hastalarda, meme ultrasonografisi ve manyetik rezonans görüntüleme ile de meme dokusu incelenebilmekte ve şüpheli lezyon varsa saptanabilmektedir.

Meme protezlerinin romatizmal hastalıklarla ilişkisi:

1988 yılında meme protezi bulunan bir hastada skleroderma rapor edilmesi ile silikon protezlerin bağışıklık sistemini ilgilendiren romatizmal hastalıklarla bir ilişkisi olup olmadığı sorusu gündeme gelmiştir. Meme protezi olan bazı kadınlarda semptomları bağışıklık sistemi hastalıklarından sistemik lupus eritemotozusa, romatoid artrite, sklerodermaya veya diğer artrit benzeri durumlara benzer hastalıklar bildirilmiştir. Bugüne kadar silikon jel ya da fizyolojik serum ile dolu protezi olan kadınlarda bu hastalıkların artış riskine ilişkin bilimsel bir delil bulunmadığı gibi, bu olasılık tamamen ekarte de edilememiştir. Daha önceden bağ dokusu hastalığı olanlarda meme protezinin hastalık üzerine etkisi bilinmemektedir. Silikon jel dolu implantların aksine fizyolojik serum dolu olanlar tuzlu su içerir. Ancak, her ikisi de, silikon içeren lastik çepere sahiptir. Otoimmün hastalık riskinin artışı fizyolojik serum dolu olanlar için de geçerlidir. Meme protezli hastalarda anti-silikon antikorlarla hastalık arasında bir ilişki kanıtlanamamıştır. Son dönemde, meme protezinin ve nedbe doku kapsülünün çıkarılmasının otoimmün hastalığının önlenmesi ya da gidişinin etkilenmesi arasında bağ olduğuna dair yeterli bilgi yoktur.

1994 yılında hem İngiliz Sağlık Bakanlığı, hem de Mayo Klinik tarafından ayrı ayrı yapılan çalışmalarda, silikon meme protezleri ile romatoid artrit, skleroderma, sistemik lupus eritematozus, Sjögren sendromu, fibromiyalji ve Raynaud hastalığı gibi bağ dokusu hastalıkları arasında bir ilişki saptanamamıştır. Yine Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi Tıp Enstitüsü’nün 1999 yılındaki raporuna göre bu hastalıklardan sorumlu olarak silikon protezlerin suçlanması için herhangi bir kanıt olmadığı vurgulanmıştır. 2000 yılında yayınlanan ve bu konudaki 20 ana çalışmayı inceleyen diğer bir raporda da, genel olarak meme protezlerinin, özellikle de silikon jel protezlerin herhangi bir otoimmün ya da romatizmal bağ doku hastalığı ile ilişkilendirilmesi için hiçbir kanıt olmadığı sonucuna varılmıştır.

 

 

Diğer Tedavi Seçenekleri

Doku genişletme sonrası kalıcı meme protezi yerleştirilmesi isteğe bağlı bir cerrahi girişimdir. Dolayısı ile diğer tedavi seçenekleri arasında; kalıcı bir protez yerleştirilmemesi, dıştan meme protezi ya da petlerinin kullanılması ve meme rekonstrüksiyonu amacı ile vücudun kendi dokusunun kullanılması sayılabilir. Cerrahi girişim içeren diğer tüm seçeneklerde de belli başlı risk ve komplikasyonlar bulunur.

Doku Genişletme Cerrahisi Sonrası Kalıcı Meme Protezi Yerleştirilmesinin Olası Riskleri 

Her cerrahi girişimin belli bir oranda komplikasyon riski olmasına rağmen sizin için burada önemli olan doku genişletici ile yapılan meme rekonstrüksiyonu sonrası kalıcı protez yerleştirilmesinin risklerini kavramanızdır. Aşağıdaki komplikasyonlardan çok küçük bir kısmı hastaların başına gelmekteyse de, plastik cerrahınızla bütün bu maddeleri tek tek tartışarak karar vermeniz önerilir.

Kanama: Nadiren de olsa ameliyat sırasında ya da sonrasında kanama gözlenebilir. Ameliyat sonrası dönemde kanama olursa birikmiş olan kanın (hematom) acilen boşaltılması gerekebilir. Ameliyattan on gün önceden itibaren kanamayı arttırma riski olan aspirin ya da diğer anti-enflamatuar ilaçları almayınız.

Enfeksiyon: Cerrahi sonrası erken dönemde ya da protezin konulmasından sonra herhangi bir dönemde enfeksiyon gözlenebilir. Subakut ya da kronik enfeksiyonların teşhisi zor olabilir. Enfeksiyon meydana geldiğinde tedavide antibiyotikler kullanılır, protezin çıkarılması gerekebilir ya da ek cerrahi girişimler yapılabilir. Protezli dokularda normal dokulara göre enfeksiyon tedavisi daha zordur. Eğer enfeksiyon antibiyotiklere cevap vermezse protezin çıkarılması gerekebilir. Bu durumda tedaviyi takiben yeni bir meme protezi takılmaktadır. Vücudun başka bir yerinde var olan bir bakteriyel enfeksiyonun protezin etrafını sarması son derece nadir olsa da ileride geçirilecek diş ya da diğer cerrahi operasyonlardan önce koruyucu antibiyotik kullanılması önerilir.

Seroma: Cerrahiyi takiben, travma ya da aşırı egzersiz sonrası protez etrafında sıvı birikimi olabilir. Bu sıvının boşaltılması için ek tedavi gerekebilir.

Meme Ucu ve Cilt Duyusunda Değişiklikler: Meme rekonstrüksiyonu memeye ya da ucuna normal duyuyu kazandıramaz.

Yara İzleri: Aşırı iz kalması nadirdir. Eğer olursa çevredeki deriden değişik renkte ve çirkin görünümde olabilir. Bunun için sonradan iz düzeltici ameliyat gerekebilir.

Proteze bağlı sorunlar:

  • Kapsül Kontraktürü: Protezin çevresindeki kapsülün kalınlaşıp sertleşmesi, ağrı, şekil bozukluğu oluşturması gibi silikon protezlere bağlı sorunlar hastayı ve doktoru mutsuz edebilir. Protezin etrafında oluşan iyileşme dokusu gerilebilir ve memeyi yuvarlak, sert ve ağrılı hale getirir. Memelerin aşırı sertliği cerrahinin hemen sonrasında ya da yıllar sonra olabilir. Semptomatik kapsül kontraktürü öngörülemezse de genellikle hastaların %20’sinden daha azında meydana gelir. Tedavide cerrahi protez değiştirilmesi ya da çıkarılması gerekebilir.
  • Protezin delinmesi: Meme protezleri diğer tıbbi gereçler gibi başarısız olabilirler. Yırtılabilir ve sızdırabilirler. Eğer serum dolu bir protez yırtılırsa içeriği vücut tarafından emilecektir. Yırtılma bir travma sonucu, herhangi bir sebep olmadan ya da mammografi sırasında olabilir. Protezi yerleştirirken zedelemek mümkündür. Bu tür protezler tamir edilemez. Çıkarılmaları ve değiştirilmeleri gerekir.
  • Protezin Açığa Çıkması: Meme derisinin kalitesi bu tekniğin seçiminde önem taşır. Meme derisi ince ve kalitesiz ise, erken dönemde deri kaybı görülebilir. Doku genişleticilerinin deriden çıkması, sönmesi ya da pozisyonunun yanlış olması bu teknikte karşılaşılabilecek sorunlardandır. Doku örtüsünün yetersiz olması ya da enfeksiyon sonucu protezin bir bölümü dışarıya çıkabilir. Kortizon kullanımı veya radyasyon tedavisi sonrası bu komplikasyon görülmüştür. Bu halde protez çıkarılır. Sigara içme de iyileşmeyi geciktirebilir.
  • Protezin Yer Değiştirmesi: Protezin kayması ya da yer değiştirmesi mümkündür ve hastada rahatsızlık hissine ve/veya meme şeklinde bozukluğa yol açar.
  • Meme Derisinde Kırışıklıklar: Protezlerin görünür ve el ile hissedilebilir kıvrılmaları meydana gelebilir. Bu, özellikle serum dolu protezlerde veya ince meme dokusuna sahip kadınlarda gözlenir. Protezin kapağının da ele gelmesi mümkündür. Bunlar tümörle karıştırılabilir ve şüpheli vakalar araştırılmalıdır.
  • Mammografi: Protezler mammografiyi güçleştirip meme kanseri teşhisini engelleyebilirler. Ayrıca mammografi esnasında memeye baskı olduğu için protez yırtılması meydana gelebilir. Bu nedenle uygun mammografi çalışması yapılabilmesi için, teknisyene protez varlığı önceden bildirilmelidir. Kapsül kontraktürü olan hastalar mammografi esnasında çok ağrı duyabilirler. Protezli hastalarda ultrason, özel mamografi ve MR daha uygun teşhis yollarıdır. Özel mammografi tekniklerinde daha çok radyasyon kullanıldığından protezli kadınlar daha çok radyasyon almış olurlar. Ancak, kanser teşhisinin kolaylığı yanında bu risk göz ardı edilebilir.
  • Kalsifikasyon: Protezi saran bağ dokusunda kalsiyum depolanabilir ve ağrıya, sertliğe yol açabilir. Mamografide meme kanseri ile aynı bulguları gösterebilir. Bunlar meydana gelirse cerrahi ile çıkarılmaları gerekebilir.
  • Göğüs Duvarı Deformitesi: Doku genişleticileri ve meme protezlerine sekonder deformiteler gözlenmiştir. Sonuçları klinik açıdan önemsizdir.

Alışılmadık Etkinlik ve Meslekler: Memeye travma potansiyeli taşıyan etkinlikler ve meslekler protezleri yırtabilir ya da kanamaya sebep olabilir.

Allerjik Tepkiler: Nadiren dikiş malzemesine ya da pansuman sırasında kullanılan bantlara bağlı allerjik tepkiler gözlenebilir. Daha ciddi olan sistemik tepkiler ise cerrahi sırasında kullanılan ilaçlardan ya da antibiyotiklerden meydana gelebilir. Bu tepkiler ek tedavi gerektirirler.

Meme Hastalıkları: Geçerli tıbbi bilgiler, kozmetik ya da rekonstrüktif amaçla meme protezi taktıran kadınlarda meme hastalıklarının ya da meme kanserinin olasılığının arttığını gösterememiştir. Meme protezinden bağımsız olarak meme kanseri meydana gelebilir. Tüm kadınların memelerini periyodik olarak elle muayene etmeleri, mammografi çektirmeleri ve bir kitle fark ettiklerinde doktora gitmeleri tavsiye olunur.

Uzun Dönem Sonuçlar: Yaşlanma, kilo kaybı ya da alımı, hamilelik ya da meme rekonstrüksiyonuyla ilgisiz bazı diğer şartlar altında memenin şekli değişebilir. Meme sarkması normal olarak görülebilir.

Kemoterapi ve Radyasyon Tedavisi: Mastektomi ile eşzamanlı gerçekleştirilmiş ameliyatlarda, kemoterapi verilmesi gecikebilir. Doku genişletici/meme protezi ile yapılan meme rekonstrüksiyonu sonrası bu bölgeye gerekebilecek radyasyon tedavisi, yeni memede kızarıklık ve sertliğe, memenin büzüşmesine veya diğer geç dönem komplikasyonlarına neden olabilir.

İmmün Hastalıklar ve Bilinmeyen Riskler: Meme protezi taşıyan bazı kadınlarda immün sistem hastalıkları olarak bilinen; SLE, romatoid artrit, skleroderma ve diğer artrit benzeri bulgular saptanmıştır. Günümüzde bu konuda bilimsel bir kanıt olmamasına rağmen olası risk göz ardı edilemez. Neden sonuç bağlantısı araştırıldığında teorik riskin çok düşük olduğu gözükür. Bağdokusu hastalıklarına sahip kişilerde sonradan takılan meme protezlerinin etkisi bilinmemektedir. Silikon jel dolu protezlerin aksine fizyolojik serum dolu protezler tuzlu su içerir. Bu nedenle fizyolojik serum dolu protezlerin silikon jel içerenler ile aynı riskleri taşıdığı söylenemez. Ancak her iki tip protezin de bir silikon zarfı vardır. Bu nedenle fizyolojik serum içeren protezler için de otoimmün hastalık riski mevcuttur. Halen otoimmün hastalıklı kişilerde meme protezinin çıkarılmasının ve kapsül eksizyonunun hastalıkta iyileşmeye yol açtığı konusunda yetersiz kanıtlar mevcuttur.

Pek az kadında diğer bazı semptomlar bildirilmiştir. Bunlar; otoimmün multipl skleroz benzeri sendrom, kas ve iskelet sistemi, cilt, sinir ve immün sisteme ait şikayetlerdir. Bildirilen bazı semptomlar şunlardır: Ödem ve\veya eklem ağrısı veya artrit benzeri ağrı, genel ağrı, açıklanamayan saç kaybı, açıklanamayan veya alışılmadık enerji kaybı, soğuk algınlığı ve diğer viral hastalıklara yakalanma eğilimi, lenf bezlerinde şişme, döküntüler, hafıza problemleri, baş ağrıları, kas zayıflığı, bulantı, kusma, kalın bağırsak hastalıkları, ateş.

Toksik Şok Sendromu: Meme büyütmeyi, rekonstrüsiyonunu veya doku genişletmeyi takiben silikon protezler kullanıldığında çok nadir olarak toksik şok sendromu olabilir.

Tatmin etmeyen Sonuçlar: Cerrahi sonuçlar sizi tatmin etmeyebilir. Cerrahi sonrası protezin yerleştirilmesinde, meme ve şekil ve büyüklüğünde asimetri olabilir. Göze batan izler meydana gelebilir. Cerrahi sonrası ağrı oluşabilir. Sonuçları düzeltmek amacı ile tekrar cerrahi gerekebilir.

Meme Protezinin Çıkarılması/Değiştirilmesi: Gelecekte bu amaçla yapılan cerrahi girişimler kendi risklerini beraberlerinde getirirler.

Cerrahi Anestezi: Hem lokal hem de genel anestezi risk içerirler. Her tür anestezi veya yatıştırıcı işlem sonucu ölüme varan komplikasyonlar olabilir.

Fazladan Cerrahi Girişimler: Komplikasyon meydana gelirse fazladan cerrahi girişimler ve diğer tedaviler gerekli olabilir. Her ne kadar komplikasyon sıklığı düşükse de yukarıda belirtilen riskler özellikle doku genişletmeyi takiben kalıcı meme protezi yerleştirilmesi ile ilgilidir, diğer komplikasyonlar daha da nadir görünürler.

 

Kaynak: Türk Plastik Cerrahi Derneği

Meme Oluşturma Ameliyatı

Meme onarımı, zamanlama açısından iki dönemde yapılabilir. Bunlardan biri eş zamanlı ya da anında onarımdır. Bu durumda, meme kanseri tanısı konulmuş hastalarda, meme ameliyatının gerçekleştirildiği seansta yeniden meme yapılması söz konusudur. Böylece hasta meme ile girdiği ameliyattan memesiz olarak değil, yeni bir meme ile çıkmaktadır. Erken evrede yakalanan meme kanserli hastalar, eş zamanlı onarım için uygun adaylardır. İleri evrede tanı konan, ya da ışın tedavisi uygulanacak hastalara, hastalıksız geçirdiği birkaç yıldan sonra onarım uygulanması daha doğru bir yaklaşımdır. Buna da geç dönem onarım denir.
Yeniden meme oluşturmak için kullanılabilecek bir yöntem hastanın kendi dokuları ile meme onarımıdır. Hastanın kendi dokusu ile yapılan meme onarımı için birinci sırada tercih edilen bölge, göbek alt kısmındaki karın dokusudur. Karın bölgesi yumuşak, şekil verilebilen, normal memeye çok benzer, yeterli doku sağlayan bir bölgedir. Dokunun alındığı bölgede oluşan yara izi simetriktir ve çamaşır altında gizlenebilir. Bu yöntem birçok kadın için, alt karın bölgesindeki yağlardan da kurtulmuş olduğu için avantajlıdır. Doğru hasta seçimi yapıldığı ve doğru teknikler kullanıldığında komplikasyon oranı düşüktür. Estetik sonuçları oldukça iyidir. Karın derisi ve yağ dokusu, altındaki karın kası kullanılarak yeni meme bölgesine taşınabileceği gibi, mikrocerrahi yöntemle de aktarılabilir. Kasın kullanılmasının nedeni göğüs oluşturmak için getirilecek olan dokuya, kan dolaşımını sağlayarak kan kaynağı oluşturmasıdır. Karındaki dokunun göğüs duvarına getirilmesinde karın kasının tamamen ayrılması ve içindeki damarların göğüs duvarındaki bazı damarlara mikrocerrahiyle ağızlaştırılması tedavi yöntemlerinden biridir. Meme onarımı yapıldıktan sonra karında oluşan açıklık kapatılır. Bu aynı zamanda bir karın germe işlemi etkisi de sağlar. Bazen bütün bu uygulamalara rağmen, meme protezi ile meme dokusunun projeksiyonunun biraz daha sağlanması istenebilir.
Karın dokusunun meme onarımı için kullanılmasında; karın dokusunun böyle bir uygulama için yeterli durumda olması, biraz sarkık ve yağlı olması arzu edilir. Protezle ilgili seçeneklerin kullanılmasına dair bazı engeller de bizi karın dokusuyla meme onarımı yapmaya yönlendirebilir (Radyasyon tedavisi, başarısız silikon tedavi girişimleri gibi).
Ameliyatın zayıf yönleri arasında ameliyat süresinin tekniğe bağlı olarak 3-8 saat, ameliyat sonrasında hastanede kalış süresinin de 5-7 gün olması sayılabilir. Ayrıca bu yöntem deri altı yağ dokusu olmayan, çok zayıf ve çok küçük memesi olan hastalarda uygun bir seçenek değildir. Daha önce karın germe veya liposuction ameliyatı yapılan hastalarda karın derisini besleyen damarlar zarar görmüş olabileceğinden, bu hastalarda uygulanma şansı yok denecek kadar azdır. Çok şişman olan ya da çok sigara içen hastalarda ise komplikasyon riski yüksek olduğundan, bu yöntemden kaçınmak gerekir. Bu yöntem, ameliyat sonrası erken dönemde hastaya bir miktar rahatsızlık oluşturan, ancak geç dönemde hastanın kendi memesi ile eşdeğer sonuçlar verebilen bir yöntemdir.
Karın dokusunun uygun olmadığı hastalarda kullanılabilecek diğer dokular sırt, kalça ve bel bölgelerinde bulunur. Bunların arasında, sırt kası olarak da adlandırabileceğimiz latissimus dorsi kasının deri ile birlikte kullanıldığı, bazen silikon protezlerin de yeni memeyi büyütme ve destek amacıyla kullanıldığı yöntem sayılabilir. Eğer bu yöntemle birlikte meme protezi de kullanılacaksa protez, kasın altına yerleştirilir ve daha iyi bir göğüs şekli elde edilmeye çalışılır. Memenin doğrudan bir protezle büyütülmesi ya da doku genişletici yöntemlerle genişletilmesi mümkün değilse, ayrıca hastada ışın tedavisi uygulanmış ve daha önceden yapılan meme onarımlarıyla ilgili kötü sonuçlar alınmışsa kas dokusu yöntemleri seçilebilir. Genel sağlık durumu kötü, aşırı şişman, yüksek tansiyon problemi olan ve sigara kullananlarda cerrahi işlemin ertelenmesi gerekebilir. Hastanın tıbbi ya da psikolojik açıdan onarıma uygun olmaması veya latissumus dorsi kasının daha önce bir kaza ile yaralanması, latissumus dorsi kas dokusunun kullanılarak meme onarımı yapılmasına engel olabilecek durumlardır. Bu takdirde sırttaki ameliyat izi sutyen altında gizlenir, kasın kullanılmasının vücuda herhangi bir zararı yoktur ve nispeten kolay bir ameliyattır. Diğer bir yöntem, kalça ve bel bölgesindeki fazla deri ve derialtı dokusunun serbest olarak mikrocerrahi yöntemle memeye taşınmasıdır.
Hastaların kendi dokuları içerik olarak meme dokusuna daha çok benzerler. Bu özellikleri sayesinde, hastanın kendi dokusu ile yapılmış memenin fiziksel davranışı doğal memeye daha çok benzerlik gösterir, duyu hissi de daha iyi oluşmaktadır. Ameliyat sonrası dönemde, izlerin solması ve kullanılan dokuların yumuşaması, zamanla memnuniyet duygusunu arttırır. Hastaların kendi dokuları özellikle kilo alıp vermelere normal meme gibi yanıt verirler. Bunun sonucu, onarım sonrası aşırı kilo alma ya da verme durumunda iki meme arasında asimetri görülmez.
Ameliyat genel anestezi altında yapılır. Ameliyat süresi uygulanacak tekniğin ayrıntılarına göre tek taraflı ameliyatlarda 4-6 saat, çift taraflı ameliyatlarda 10-12 saat civarındadır. Bu ameliyat sırasında emboli ve benzeri sorunlar yaşamamak için bacaklara varis çorapları giydirilir.
Ameliyat bittiğinde karın duvarına özel bir bandaj ve sargı, göğse de getirilen dokuyu destekleyen bantlar yerleştirilir. Hem karın hem göğüs duvarında da dren adı verilen ve bu bölgelerde birikebilecek sızıntıları vakumlayan plastik bir cihaz yerleştirilir. Genellikle işlemden sonra idrar sondası uygulanır ve ilk gün ayağa kalkmanıza izin verilmez. Yatak içinde de V pozisyonu adı verilen bir pozisyonla yatılarak, belden itibaren başınızın yukarıda olması ve karın bölgenizdeki gerginliğin azaltılması hedeflenir.
Ameliyattan sonraki ilk gün bağırsak hareketleri de başladıktan sonra, bir şeyler yemenize ve içmenize izin verilir, ayağa kalkmanız sağlanır. Ayağa kalktığınız andan itibaren idrar sondası artık çekilebilir. İlk günlerde belden itibaren biraz bükük bir pozisyonda yürümek, karın bölgesindeki gerginliği azaltacaktır. Dren miktarı azalınca drenler çekilir, hareketlerinizin giderek arttırılmasına izin verilir. Bu dönemde yaklaşık 6 hafta süreyle karın korsesi giyilmesi iyileşme süreci açısından yararlıdır.
Diğer meme ile simetri sağlanması, ilk ameliyat sırasında yapılabileceği gibi, ikinci bir ameliyatta da yeniden oluşturulan memeye gerekebilecek rötuş ameliyatı ile birlikte de yapılabilir. Diğer memeye uygulanacak işlem meme küçültme, meme dikleştirme ya da meme büyütme olabilir. Meme başının yapılması ise ilk ameliyattan 2-3 ay sonra yapılacak olan 3. ve 4. oturumlarda lokal anestezi altında gerçekleştirilir. Bu işlem için en sık uygulanan yöntem yeni meme üzerinde küçük dokular kaydırarak meme başını oluşturmaktır. Bu esnada vücudun başka bir bölgesinden deri yaması alınarak, meme ucunun areola adı verilen kahverengi kısmı yapılabilir. Diğer sık kullanılan bir yöntem de bu oturumdan 2-3 ay sonra da dövme yöntemiyle areolayı oluşturmaktır.
Diğer Tedavi Seçenekleri
Mastektomi sonrası yeniden meme oluşturma isteğe bağlı bir cerrahi girişimdir. Diğer tedavi seçenekleri arasında; dıştan sutyen içine yerleştirilen meme protezi ya da petlerinin kullanılması ya da doku genişletici ve kalıcı silikon protezlerle yeniden meme oluşturulması sayılabilir. Cerrahi girişim içeren diğer tüm seçeneklerde de belli başlı risk ve komplikasyonlar bulunur.
Mastektomi Sonrasında Hastanın Kendi Dokuları Kullanılarak Yeniden Meme Oluşturma Ameliyatının Olası Riskleri
Her cerrahi girişimin belli bir oranda komplikasyon riski olmasına rağmen sizin için burada önemli olan mastektomi sonrasında hastanın kendi dokuları kullanılarak yeniden meme oluşturma ameliyatının risklerini kavramanızdır. Aşağıdaki komplikasyonlardan çok küçük bir kısmı hastaların başına gelmekteyse de, plastik cerrahınızla bütün bu maddeleri tek tek tartışarak karar vermeniz önerilir.
Kanama: Nadiren de olsa ameliyat sırasında ya da sonrasında kanama gözlenebilir. Ameliyat sonrası dönemde kanama olursa birikmiş olan kanın (hematom) acilen boşaltılması gerekebilir. Ameliyat sonrasında kullanılan kan sulandırıcı ilaçlar da kanam riskini artırır. Kanama fazla olursa kan verilmesi gerekir.
Enfeksiyon: Ameliyat sonrasında, ameliyat edilen bölgelerde kızarıklık, şişlik ve akıntı ile kendini gösteren bir enfeksiyon gözlenebilir. Enfeksiyon meydana geldiğinde tedavide antibiyotikler kullanılır ya da ek cerrahi girişimler yapılabilir.
Seroma: Ameliyat sonrasında, yaranın altında sıvı birikimi olabilir. Bu sıvının boşaltılması için ek tedavi gerekebilir.
Deri duyusundaki değişiklik: Karın dokusunun meme bölgesine getirilmesi bu bölgede duyunun oluşturulmasında yeterli değildir. Getirilen doku duyudan yoksun bir dokudur. Hatta çok uzun bir süre deride uyuşukluk hissedilir.
Yara İzleri: Alt karın bölgesinde ve yeni oluşturulan meme çevresinde yara izi kalır. Genellikle bu izler bir yıl içinde solarak belirsizleşir, ancak hiçbir zaman tamamen kaybolmaz. Nadiren de olsa bu iz kalınlaşıp belirgin ve çirkin bir görünüme ulaşabilir. Bu durum önceden tahmin edilebilen ya da tamamen önlenebilen bir durum değildir. Bunun için sonradan iz düzeltici ameliyat gerekebilir.
Doku kaybı veya yarada açılma: Bazen gerginlik ve dolaşım bozukluğuna bağlı olarak, yarada ayrışmalar ve iyileşme gecikmeleri karşımıza çıkabilir, karın dokusundan oluşturulan memenin bir kısmı beslenmeyebilir. Bunların pansuman değişiklikleri veya cerrahi işlemlerle temizlenmesi gerekebilir. Unutulmaması gereken nokta, sigara içenlerde bu tip komplikasyonların daha çok görüldüğüdür. Eğer karın dokusunun göğüs duvarına getirilmesinde mikrocerrahi yöntemler kullanılmışsa, atardamarın veya toplardamarın tıkanmasına bağlı olarak getirilen doku kaybedilebilir. Erken dönemde yakalandığında acil ameliyata alınarak dokunun kurtarılmasına çalışılır. Ameliyat sonrasında kan sulandırıcı tedavi uygulanır. İlk 24-48 saat içinde bir ya da birden fazla kurtarma ameliyatı gerekebilir. Bu oran % 5’in altındadır. Dokunun kurtarılamadığı durumlarda doku tamamen ya da kısmen kaybedilebilir, yaranın kenarları açılabilir ve yeni bir onarım cerrahisi gerekir. Bu oran % 1-5 arasındadır.
Yağ nekrozu: Derinin altındaki yağ dokusu karına getirildiğinde, dolaşım bozukluğuna bağlı olarak nekroza uğrayabilir. Yani doku ölümü gerçekleşebilir ve hacmi kaybolabilir.
Aşırı sertlik: Bu yöntemde dolaşım problemi yoksa zaman içinde göğüsteki dokunun yumuşaması ve daha doğal bir hal alması beklenir. Ancak ışın tedavisi görenlerde, sigara kullananlarda ve dolaşım problemi olanlarda getirilen dokuda beslenememeye bağlı uzun süren sertlikler karşımıza çıkabilir.
Akciğerle ilgili komplikasyonlar: Uzun süre yatılan durumlarda hareketsiz kalındığında, vücutta (özellikle bacaklarda) pıhtılaşan kan akciğere giderek, dolaşımla ilgili sorunlar ortaya çıkarabilir. Akciğer embolileri hayatı tehdit eden sorunlar olduğundan, bunların önlenmesi için erken dönemde hareket, varis çoraplarının kullanımı ve kan sulandırıcıların tedaviye eklenmesi söz konusu olabilir. Ayrıca yatak içinde bile olsa derin solunum egzersizlerinin yapılması, karnın tutularak hafifçe ama sık aralıklarla öksürme yararlı bir uygulamadır.
Karşı meme ile uyumsuzluk, asimetri: Yeni oluşturulan meme, karşı taraftaki meme ile biçim olarak mükemmel bir uyum sağlayamayabilir. Biçimsel farkları düzeltmek için rötuş ameliyatları gerekebilir. Memenin şekli genellikle 3-6 ay içinde oturur. İki meme arasında duyu farkı olması normaldir.
Karın duvarındaki sorunlar: Alt karın derisinin karın kası ile birlikte aktarıldığı teknikte karın duvarında zayıflık veya fıtıklaşma meydana gelebilir. Bunun önlemek için ameliyat sırasında karın duvarını destekleyici yama şeklinde malzemeler kullanılabilir. Ameliyat sonrasında karın bölgesinde gerginlik olabilir. Bu gerginlik genellikle 3-4 hafta içinde düzelir. Karın derisinde ise 3-6 ay içinde düzelmesi beklenen bir uyuşukluk olması normaldir.
Sırt kası fonksiyonlarının kaybı: Eğer yeni meme oluşturmak için sırt kası kullanılır ise, sırt kasının memeye aktarılması omuz hareketlerinde ve üst kol hareketlerinde çok zayıf ölçüde kısıtlamalara yol açabilir. Bu özellikle tırmanış gibi ağır spor yapan kişilerde dikkati çekebilir.
Uzun Dönem Sonuçlar: Yaşlanma, kilo kaybı ya da alımı, hamilelik ya da bazı diğer şartlar altında memenin şekli değişebilir. Meme sarkması normal olarak görülebilir.
Gebelik ve emzirme: Bu ameliyatın gebeliğe engel olması söz konusu değildir. Ancak erken dönemde bir gebelik olmamalıdır. Ayrıca karın duvarı zayıflatıldığı için gebelik sırasında aşırı kilo alınması, karın duvarında fıtıklara yol açabilir. Karın dokusundan oluşturulan meme ile emzirme de söz konusu değildir.
Allerjik Tepkiler: Nadiren dikiş malzemesine ya da pansuman sırasında kullanılan bantlara bağlı allerjik tepkiler gözlenebilir. Daha ciddi olan sistemik tepkiler ise cerrahi sırasında kullanılan ilaçlardan ya da antibiyotiklerden meydana gelebilir. Bu tepkiler ek tedavi gerektirirler.
Kemoterapi ve Radyasyon Tedavisi: Mastektomi ile eşzamanlı gerçekleştirilmiş ameliyatlarda, kemoterapi verilmesi gecikebilir. Hastanın kendi dokuları kullanılarak yapılan yeniden meme oluşturma ameliyatı sonrasında bu bölgeye gerekebilecek radyasyon tedavisi, yeni memede kızarıklık ve sertliğe, memenin büzüşmesine veya diğer geç dönem komplikasyonlarına neden olabilir.
Cerrahi Anestezi:  Genel anestezi altında yepılan bu ameliyattan sonra hastanın ağrı duymasını ortadan kaldırmak amacıyla belden bir kateter (epidural kateter) yerleştirilebilir. Hem epidural anestezinin hem de genel anestezinin riskleri vardır. Her tür anestezi veya yatıştırıcı işlem sonucu çok nadiren de olsa ölüme varan komplikasyonlar olabilir.
Meme Hastalıkları: Geçerli tıbbi bilgiler, kendi dokuları kullanılarak yeniden meme oluşturma ameliyatı olan kadınlarda meme hastalıklarının ya da meme kanserinin olasılığının arttığını gösterememiştir. Bu ameliyattan bağımsız olarak meme kanseri ya da nüksü meydana gelebilir. Tüm kadınların memelerini periyodik olarak elle muayene etmeleri, meme ultrasonu ve mammografi çektirmeleri ve bir kitle fark ettiklerinde doktora gitmeleri tavsiye olunur.
* Yukarıda sözü edilen tüm riskler, sigara içen, aşırı kilolu, şeker hastalığı olan, yüksek tansiyon ve geçirilmiş kalp hastalığı olan hastalarda belirgin olarak artar.
Fazladan Cerrahi Girişimler: Komplikasyon meydana gelirse fazladan cerrahi girişimler ve diğer tedaviler gerekli olabilir. Her ne kadar komplikasyon sıklığı düşükse de yukarıda belirtilen riskler özellikle hastanın kendi dokuları kullanılarak yapılan yeniden meme oluşturma ameliyatı ile ilgilidir, diğer komplikasyonlar daha da nadir görünürler.

 

Kaynak: Türk Plastik Cerrahi Derneği

Otoplasti-Kepçe Kulak Ameliyatı

Kulağın kafa tabanına uzaklığı ve kendi içindeki açıları farklılıklar gösterebilir. Kulağın kıvrımlarının silik ve kafa tabanından uzaklığının çok olmasına ‘kepçe kulak’ adı verilir. Tıbbi açıdan hiçbir sorun yaratmayan bu durum, özellikle çocukluk döneminde psikolojik travmaya yol açabilmektedir. Kepçe kulak ameliyatı kulağa yeniden şekil vermek için yapılan bir ameliyattır.  Altı yaş civarında kulak gelişimi büyük oranda tamamlandığı için, düzeltme işlemi özellikle bu yaştan sonra yapılır. Altı yaştan itibaren bu ameliyatların yapılmasının bir diğer nedeni de, özellikle ilkokul çağında çocuğun uğrayabileceği psikolojik travmalardan onu uzak tutabilmektir. Kepçe kulak ameliyatları altı yaşından itibaren yapılmakla birlikte, çoğu zaman daha ileri yaşlarda doktora başvurulursa ameliyatın yapılmasına bir engel yoktur.
Erişkinlerde bu ameliyat yapılacağı zaman ameliyat öncesinde 10 gün süreyle aspirin ve kan sulandırıcı maddeler kullanılmamalıdır. Ayrıca hastanın geçmişindeki önemli rahatsızlıklar ve sürekli kullandığı ilaçlar varsa mutlaka doktora bildirilmelidir.
Doğuştan kepçe olan kulakların düzeltilmesi için çok çeşitli ameliyat teknikleri mevcuttur. Kepçe kulak ameliyatı ile ilgili teknik ayrıntılar önceden tartışılır ve farklı teknikler arasından, kişinin beklentilerine uygun olan yöntem seçilir. Ameliyat öncesi rutin kan tahlilleri ve muayeneler yapıldıktan sonra ameliyata geçilir. Ameliyat genel anestezi veya sedasyonla lokal anestezi altında (çocuğun sakinleştirilmesi ve ameliyat bölgesinin uyuşturulmasını takiben) yapılabilir. İleri yaşlarda yapılacak ameliyatlarda genel anestezi pek tercih edilmez, sedasyon ve lokal  anestezi ön planda tutulur. Eğer ameliyat sedasyon ve lokal anestezi altında yapılırsa hastanede yatılması gerekmez.
Ameliyat genellikle kulak arkasından yapılan bir kesi ile gerçekleştirilir. Kıkırdak şekillendirilerek, kafa tabanıyla kulak arasındaki açı ve mesafe ayarlanır. Yine kulak arkasındaki kesi kapatıldıktan sonra (alınması gerekmeyen dikişlerle) örtücü ve hafif baskılı bir pansuman uygulanır.
İşlemden sonraki ilk hafta kulak üzerine yatılması istenmez. İkinci haftadan itibaren üzerine yumuşak bir yastıkla yatılabilir. Baş yaklaşık 30 derece kadar yüksekte olacak şekilde yastıklarla yükseltilmelidir. İlk iki gün gerginlik ve baskı hissi doğaldır. Üçüncü günden itibaren bu baskı ve gerginlik hissi azalmaya başlar. Ameliyatı izleyen 4.-5. günde pansuman ilk açıldığında kulaklar hafif ödemli, sararmaya yüz tutmuş, mor şekilde olabilirler. Pansuman açıldığı günden itibaren ameliyat bölgesi yıkanabilir ve nemlendirici krem bütün kulağa sürülebilir. Geceleri iki hafta süreyle kulağın kıvrılmasını engelleyecek bir tenis bandı giyilmeye devam edilir.
İlk haftalarda zaman zaman zonklama tarzında ağrılar, dokuda bir miktar şişlik olağandır. Her geçen gün bunlar azalır. Uyuşukluk ve hassasiyet kaybolmaya başlar. Birbirini izleyen haftalar içinde kulaktaki ödem azalır. Kıvrımlar daha iyi şekilde ortaya çıkar ve giderek son şeklini alır. İlk haftalarda travmadan, güneş ışığından, sauna ve solaryumdan kaçınmak gerekir.
Ameliyattan sonraki ilk günlerde artan ve zonklayıcı tarzda ağrı, ameliyat bölgesinden gelen bir sızıntı ve kanama doktorunuzla teması gerektiren durumlardır. Bu durumda kontrolünüz yapılır ve gerekirse pansumanınız değiştirilir, ilaçlarınız yeniden düzenlenir.

Alternatif Tedavi Seçenekleri
Bu ameliyatın alternatifi ameliyat olmamaktır.

Otoplasti Ameliyatının Riskleri
Her cerrahi girişim bir takım riskler içerir. Sizin estetik kulak cerrahisinin risklerini anlamanız önemlidir. Cerrahi girişimde uygulanacak kişisel seçimler risklerin ve kazanılacak yararın karşılaştırılması sonucu elde edilir. Hastaların birçoğunda komplikasyonlar ile karşılaşılmamasına rağmen karşılaşılması olası bu sonuçları anladığınızdan emin olmak için doktorunuzla tartışmalısınız.
Erken Dönem:
1-    Kanama: Titizlikle gerçekleştirilen kanama kontrolüne rağmen, bazen ameliyat sonrasında ameliyat bölgesinde bir sızıntı oluşabilir. Bu sızıntı çok hafif düzeyde kaldığı sürece bir şey yapmaya gerek yoktur. Ancak miktarı çok olur ve zonklayıcı tarzda bir ağrıya yol açacak olursa, ameliyat bölgesinin yeniden temizlenmesi ve kanama kontrolünün tekrarlanması gerekebilir. Eğer kulak derisi altında kan birikmesi (hematom) olursa bunun acilen boşaltılması gerekir. Aksi takdirde, kulak derisinde doku kaybı ve daha ileride “güreşçi kulağı” adı verilen deformite oluşabilir.
2-    Enfeksiyon: Son derece nadir bir durumdur. Hem ameliyat sırasında, hem ameliyat sonrasında koruyucu antibiyotik kullanımı ve ameliyatın titizlikle gerçekleştirilmesi, bu komplikasyonun görülme riskini oldukça sınırlar. Yine de ameliyat bölgesinde artan bir ağrı, kızarıklık, ateş yükselmesi gibi durumlarda hemen doktora haber verilmelidir.
3-    Yara ayrışması: Son derece nadir bir komplikasyondur. Erken dönemde alınacak bir travma ya da dikişlerin zorlanması yaranın açılmasına yol açabilir. Yara ayrışması sınırlı alanda ise pansumanlarla kapatılabilir. Ancak geniş bir alanda ise yeniden dikiş atılarak onarılması gerekebilir.
4-    Uyuşukluk ve hassasiyet: Estetik kulak ameliyatlarından sonra kulak derisinde kalıcı uyuşukluk gelişimi olasıdır. Bu durum her zaman gelişmez. Kulak bölgesindeki derinin duyusundaki azalma veya tam olarak kayıp kulak ameliyatlarından sonra tamamen geri dönmeyebilir.
5-    Nedbe (iz): Her ne kadar cerrahi müdahale sonrasında iyi bir yara iyileşmesi beklenirse de deride ve daha derin dokularda anormal iz (skar) oluşabilir. Bu iz çevre deriden farklı renkte olup hoş görünmeyebilir. Dikişlerin görünür izler bırakma ihtimali vardır. Ek tedavi gerekebilir.
6-    Alerjik reaksiyonlar: Seyrek olarak kullanılan flastere, dikiş materyallerine ve topikal preperatlara lokal alerji geliştiği rapor edilmiş vakalar çok seyrek olarak vardır. Daha ciddi olan sistemik reaksiyonlar ameliyat sırasında veya sonra kullanılan ilaçlarla değişebilir. Alerjik reaksiyonlar ek tedavi gerektirebilir.
7-    Cerrahi anestezi: Hem lokal hem de genel anestezi risk içermektedir. Sedasyon ya da cerrahi anestezinin tüm çeşitlerinde komplikasyonlar, yaralanma ve hatta ölüm olasıdır.

Geç Dönem:
1-    Geç dönemde karşılaşılabilecek en önemli sorun ameliyattan istenilen neticenin alınamamasıdır. Kulağın geriye doğru yatırılma miktarı, kıvrımın oluşması gibi konularda beklentiler, ameliyattan önce çok iyi bir şekilde anlatılmalı ve doktorun verdiği bilgiler dikkatlice dinlenmelidir. Kepçe kulak ameliyatı ana hatlarıyla geçerli ölçüler olmasına rağmen, yine de subjektif yönü olan bir ameliyattır. Kulağın kafa tabanına aşırı yatırılması da istenen neticeyi vermez. Bu durumun doğal olmayan bir sonuç yaratacağı bilinmelidir. Kafa tabanından kulak kenarı uzaklığının yaklaşık 18-20mm. olması beklenir ve ameliyat genellikle bu ölçülere göre planlanır. Bunun dışındaki bir beklenti tartışılmalıdır.
2-    Bir diğer sorun asimetrik kulaklarla ilgilidir. Asimetrik kulaklarda ne kadar giderilmeye çalışılırsa çalışılsın, bazen iki kulak arasında duruş farkı olabilir. Bu durum, çok sınırlı ölçüde olmadığı sürece, revizyon adı verilen ilave müdahaleler gerektirebilir.
3-    Geç dönemde karşılaşılabilecek bir başka sorunsa, kulak arkasındaki dikiş hattında sertlik ve kalınlaşmadır. Son derece nadir olmakla birlikte, böyle bir durum gelişirse bölgeyi yumuşatan kremlerin kullanılması gerekebilir. Bazen kulak içinde kullanılan dikişler kulak arkasından belli olabilir ve deride küçük yaralara yol açabilirler. Böyle bir problem olursa lokal anestezi altında düğümlerin temizlenmesi gerekir.

 

Kaynak:  Türk Plastik Cerrahi Derneği

Kimyasal Cilt Soyma ve Cilt tedavi

Kimyasal cilt soyma ve diğer cilt tedavileri çeşitli cilt hastalıklarını tedavi etmek için yıllardır kullanılmaktadır. Güneş lekeleri, kırışıklıklar ve pürüzlü pigmentasyonlar bu teknikle tedavi edilebilir. Cilt soyma ve cilt tedavisinde çok farklı yöntem ve uygulama mevcuttur. Bazı durumlarda kimyasal soyma diğer operasyonlarla birlikte kombine edilebilir. Kimyasal soyma yöntemi cilt gerginleştirmeye alternatif bir yöntem değildir.

Kimyasal Cilt Soyma/Cilt Tedavilerinin/Riskleri:

Cilt tedavisi ve cilt soymanın her ikisininde risk ve komplikasyonları mevcuttur. Bireyin uygulanacak metodu seçimi olası yarar ve risklerin karşılaştırılmasına dayanır. Her ne kadar hastalarda komplikasyonların çoğu ile karşılaşılmasa da bunların herbirini riskleri olası komplikasyonları ve kimyasal cilt soymanın sonuçlarını anladığınızdan emin olmanız için mutlaka cerrahınız ile tartışmanız gerekir.

Enfeksiyon: Enfeksiyon nadirdir. Bakteriyel ve viral enfeksiyon oluşabilir. Eğer ağız çevresinde HSV enfeksiyonu hikâyeniz varsa kimyasal soymayı takiben, enfeksiyonun tekrarlama olasılığı vardır. Bu virüs enfeksiyonlarını baskılamak için operasyon öncesi özel tedaviler önerilmektedir. Cilt enfeksiyonu gelişmişse ek tedavinin antibiyotikler içermesi zorunludur.

Nedbeleşme: Her nekadar normal iyileşme beklense de cilt ve derin dokularda anormal nedbeleşme oluşabilir. Nadir olgularda ise keloid nedbeler oluşabilir. Nedbeler kötü görünümlü ve etraf dokudan farklı renktedirler. Nedbe tedavisi için ilave tedaviler gereklidir.

Renk Değişikliği: Kimyasal soyma ajanları cildinizin doğal rengini kalıcı olarak açarlar. Açık ve koyu renk değişikliklerinin meydana gelme olasılığı vardır. Kalıcı koyulaşma kimyasal soyma sonrası oluşabilir. Kimyasal soyma ile tedavi edilen cilt ile normal cilt arasında bir sınır çizgisi oluşabilir. Kimyasal soyma sonrası uzun süre kırmızılık kalma olasılığı vardır.

Kötü Sonuç: Tedavinin kötü sonuçlanma olasılığı vardır. Cilt soyma ve cilt tedavi yöntemleri, istenmeyen görünür deformiteler, cilt kabuklanması,fonksiyon kaybı ve cildin kalıcı renk değişiklileri ile sonuçlanabilir.

Cilt Lezyonlarının Tekrarlaması: Bazı durumlarda kimyasal soyma veya cilt tedavileri sonrası cilt lezyonları tekrarlayabilir. İlave tedavi veya ikincil cerrahi girişim gerekebilir.

Cilt Kanseri/Cilt Hastalıkları: Cilt soyma ve cilt tedavi işlemleri gelecekte gelişebilecek olan cilt kanseri veya cilt hastalıklarına karşı koruma sağlamaz.

Alerjik Reaksiyonlar: Nadir olgularda topikal preperatlara, cerrahi dikiş materyallerine, flasterlere karşı alerji geliştiği bildirilmiştir. Daha ciddi olabilen sistemik reaksiyonlar operasyon sırasında ya da sonrasında kullanılan ilaçlara bağlı olarak gelişebilmektedir. Alerjik reaksiyonlar ek tedavi gerektirebilirler.

Güneş Yanığı: Bazı kimyasal soyma ajanları cildi güneşin zararlı etkilerine karşı hassas hale getirebilir. Kimyasal soyma sonrası cildin normal bronzlaşma yeteneğinde azalma oluşur.

Sonuçların Kalıcı Olmayışı: Kimyasal soyma veya diğer cilt tedavileri tam olarak veya gelecekte oluşacak kırışıklıkları engellemez. Bu yöntemler cildin ihtiyarlama belirtilerini değiştiremezler. Ek cerrahi girişimler gevşek cildi germek için gereklidirler. Kimyasal soyma işlemi sonucunda cilt bakım programlarınıza devam etmeniz gerekebilir.

Gecikmiş İyileşme: Kimyasal soyma ve diğer cilt tedavileri sonrası iyileşme beklenenden daha uzun sürede olmaktadır. Cilt iyileşirken incedir ve kolaylıkla hasarlanabilir.

Kalp Problemleri: Kimyasal soyma ajanlarının kalp anormalliklerine neden olduğu bildirilmiştir. İşlem esnasında böyle bir durum gelişirse tıbbi tedavi gereklidir.

Bilinmeyen Riskler: Kimyasal soyma ve tedavisinde ilave risk faktörlerinin bulunması olasılığı vardır.

Cerrahi Anestezi: Hem lokal hem de genel anestezi risk içermektedir. Sedasyon ya da cerrahi anestezinin tüm formlarında komplikasyonlar, yaralanma ve hatta ölüm ihtimal dahilindedir.

İlave Tedavi Veya Cerrahi Gereklilikler: Kimyasal cilt soyma veya diğer cilt tedavilerinin uzun dönem sonuçlarını etkileyen pek çok farklı durum mevcuttur. Her şeye rağmen komplikasyonlar ve riskler nadir olarak ortaya çıkar. Başlıca risk ve komplikasyonlar yukarıda belirtildiği gibidir. Bunun haricinde komplikasyonlar çok daha nadirdir. Komplikasyonlar oluşursa ek cerrahi veya diğer tedavi metotları gereklidir.

 

Kaynak: Türk Plastik Cerrahi Derneği

Yara İzlerinin Düzeltilmesi

Ameliyat veya geçirilen bazı kazalara bağlı izlerin tedavisinde çok çeşitli yöntemler vardır. Nedbelerin cerrahi olarak düzeltilmesi plastik cerrahlar tarafından sıklıkla uygulanmaktadır. Nedbeler; yaralanmalar, hastalık ve cerrahinin istenmeyen sonuçlarıdır. Mevcut nedbenin, henüz tamamen yok edilmesi mümkün değildir ancak plastik cerrahi nedbenin görünüm ve yapısını düzeltebilir. Nedbe düzeltme cerrahisinde farklı pek çok yöntem vardır.
Erken dönemde kremler, silikon jel gibi uygulamalar ile izler yumuşatılmaya, renkleri açılmaya çalışılır. Geç dönemde ise yararlı olacağına inanılıyorsa, skar revizyonu denilen cerrahi işlemler yapılabilir. Bunlar nedbenin çıkarılarak yeniden dikilmesinden, nedbenin yönünün değiştirilmesi ve genişliğinin giderilmesine, gerekiyorsa deri nakli yapılmasına kadar farklı uygulamalardan oluşur. Nedbe düzeltme ameliyatları özel durumlar dışında yaralanmanın üzerinden bir yıl geçmeden yapılmaz.
İyi bir yara izini tanımlayacak olursak; ince, deri rengiyle aynı renkte, deriden kabarık olmayan, kaşıntısız, ağrısız bir izden söz edebiliriz. Bu iz aynı zamanda vücudun veya yüzün izlenebilen bölgelerinde ya da mevcut deri çizgilerine paralel olmak durumundadır. Kötü bir ize gelince; deriden kabarık, kırmızı, kaşıntılı, dikkati çeken, sert ve geniş izler söz konusudur. Genellikle izlerin tümünde erken dönemde bir kızarıklık ve zaman içinde renkte bir düzelme, sertlikte bir azalma oluşur. Ama aradan altı ay veya bir yıl geçtikten sonra hala kırmızı, dikkati çeken ve deriden yüksek kalın bir iz, üzerinde düzeltme yapılıp yapılamayacağı konusunda düşünülmesi gereken bir izdir.
İzin özelliklerini belirleyen çok farklı unsur vardır. Bunlardan bir kısmı izi oluşturan olayın oluş şekline, bir kısmı ise bölgeye bağımlıdır. Farklı bölgelerde farklı şekilde izler oluşabilir. Örneğin göz kapağı iz konusunda derinin ince olması nedeniyle son derece olumlu bir bölge iken sırt, göğüs ön duvarı, omuz gibi bölgeler daha çok iz kalmasına müsait bölgelerdir. Bunun nedeni bu bölgelerdeki kasların yapısına bağlı olarak gerginliğin daha çok olmasıdır. Derinin ince olduğu ve çok fazla gerilime maruz kalmayan bölgelerde iz genellikle daha iyi bir şekilde oluşur.
Kesinin biçimi de izin oluşunda katkıda bulunur. Düzgün kesiler daha iyi, sürtünmeyle oluşan ya da dokunun ezilerek yaralandığı durumlarda oluşan izler daha kalitesiz ve kötüdür.
İzin yaşla da ilişkisi vardır. Genellikle çok küçük çocuklar, bebeklik dönemi ve çok ileri yaştaki insanlar da deri gerginliğinin azalmasına bağlı olarak izler daha iyiyken, gelişme döneminde ve ergenlik döneminde izler daha kötü oluşur.
İzleri olumsuz yönde etkileyen faktörlerden biri de iyileşmenin erken dönemlerinde güneşe maruz kalmaktır. Güneş ışınları izdeki bağ dokusunun artışına ve kötü nedbelere yol açar.
İzlerin kalitesinde genetik faktörlerinde rolü olduğuna inanılır. Ailevi nedenlerle kötü izlere meyilli olan kişilere ameliyat yapmaktan bazen kaçınmak gerekebilir. Aynı şekilde daha önce bir müdahale geçirmiş ve buna bağlı olarak kötü ize sahip birisinde yapılacak ameliyatlara dikkatle yaklaşılmalıdır. Bir diğer örnekte aşı izleridir. Eğer aşı izi çok kötü ise bu durumda hasta uyarılmalıdır.
Her ne olursa olsun hangi cerrahi yöntem kullanılırsa kullanılsın bir izin tamamen yok edilmesi imkansızdır. Ancak izler daha iyi hale getirilebilir. Bazı vücut bölgelerinde saklanabilir ya da daha az dikkati çeker hale getirilebilir. İzlerin kaybedilmesi için bir cerrahi girişim yapılacaksa bu duruma göre genel anestezi veya lokal anestezi ile yapılabilir.
Ameliyat öncesinde 10 gün süreyle aspirin gibi kan sulandırıcı ajanlar kullanmamak gerekir. Hastanın geçmişindeki önemli rahatsızlıklar ve sürekli kullandığı ilaçlar varsa mutlaka doktora bildirilmelidir.
Ameliyattan sonra onarılan bölge özel bantlarla kapatılır ve bir süre ıslatılmaması istenir. Ameliyat edilen alanlarda aradan birkaç ay geçse bile o bölgenin bantlarla desteklenmesi ve doku gerginliğinin azaltılması sizden istenebilir. Yaraya gelen kuvvetleri azaltmak amacıylada en azından ilk iki gün istirahat edilmelidir. İşlem kol veya bacakta uygulanmışsa bu bölgelerin özellikle istirahat ettirilmesi, diğer bölgelerle kişinin günlük yaşamının sürdürülmesi mümkün olabilir.
Ameliyat bölgesine şişliği ve ağrıyı kontrol etmek amacıyla soğuk uygulaması faydalı bir yöntemdir. Bu saat başı veya iki saatte bir aralıklı olarak bir torbaya doldurulmuş buz parçaları veya jellerle uygulanabilir. Uygulama sırasında buzun kesinlikle doğrudan deriye temas etmemesi gerekir.  Enfeksiyon ve sulanmaya eğilimli bölgelerde pansuman yapmanız önerilebilir. Bu pansuman sırasında hijyenik koşullarda steril gazlı bezlere betadin adı verilen antiseptik solüsyon kullanılarak o bölgedeki sulanmanın temizlenmesi istenebilir.
Dikişlerin alınması gerekiyorsa bunun kaçıncı günde olacağı size bildirilir. Sürenin dışında dikişlerin aldırılması yaranın açılmasına ve kötü ize yol açabilir.
Ameliyat sonrasında ilk iki gün ağrı ve gerginlik hissi normaldir. Üçüncü günden sonra bir rahatlama olması beklenir. Üçüncü ve dördüncü günden sonra işlem bölgesinde ağrının artması kızarıklık ve hassasiyetin oluşması bölgeden bir miktar kirli renkte bir akıntının gelmesi sizi uyarması gereken durumlardır. Bu durumda hemen doktorunuza başvurmanız gerekir.
İşlem sonrası ilk 3-4 ay, izin en kötü olduğu dönemdir. Bu dönemde çalışma bölgesini yumuşatacak kremler uygulanabilir. Bu dönem içinde güneşten kaçınılmalıdır. İzdeki yumuşama rengin açılması 3–4 aydan sonra başlar. Bu dönemde kontrolünüz yapılır. Daha erken dönemde bazen yumuşatıcı kremler dışında nedbeleri daha iyi hale getirecek kremlerin kullanılması size önerilebilir.
Alternatif tedaviler:
Alternatif tedavi şekilleri nedbeyi tedavi etmez. Kortizon tipi ilaçların enjeksiyonu veya basınçlı elbiselerin kullanımı nedbeyi hafifletirler. Dermabrazyon (zımparalama) veya diğer tedavi yöntemleri nedbe düzeltilmesinde kullanılabilir. Risk ve olası istenmeyen durumlar alternatif tedavinin şekliyle ilgilidir.
Nedbe düzeltme cerrahisinin riskleri:
Her cerrahi müdahale belirli oranda risk taşır ve önemli olan riskleri anlamanızdır. Bireyin uygulanacak olan ameliyatın seçimi, olası yarar ve risklerin karşılaştırılmasına bağlıdır. Her ne kadar hastalarda komplikasyonların çoğuyla karşılaşılmasada, bunların her birini, riskleri olası komplikasyonları ve nedbelerin cerrahi düzeltiminin sonuçlarını anladığınıza emin olmanız için mutlaka cerrahınızla tartışmalısınız
Kanama: Sık olmamakla birlikte ameliyat esnasında veya sonrasında görülebilir. Ameliyat sonrası kanama oluştuğu takdirde, biriken kanın hematomunun acil olarak boşaltılması gerekebilir. Kanama riskini artırabilmesi nedeniyle ameliyatın 10 gün öncesinden asprin veya antiinflamatuar ilaçlar alınmamalıdır.
Enfeksiyon: Ameliyat sonrası enfeksiyon mutad değildir. Enfeksiyon varlığında antibiyotik veya  yeni bir ameliyatın tedaviye eklenmesi zorunlu olabilir.
Nedbeleşme: Bütün ameliyatlar nedbe ile sonuçlanır, bazıları diğerlerinden daha belirgindir. Her ne kadar ameliyat sonrası iyi bir yara iyileşmesi umulsa da; cilt ve derin dokularda  anormal nedbeleşme oluşabilir. Nedbeler sevimsiz olmakla birlikte çevre ciltten farklı renktedirler. Yara kapatılmasında kullanılan stapler ve sütür izleri belirgin olabilir. Nedbelerin hareketleri ve fonksiyonları kısıtlama olasılığı vardır. Anormal nedbelerin tedavisinde ek ameliyatlar gerekebilir.
Derin yapılarda hasarlanma: Ameliyat esnasında derin yapılardan, sinirler, kan damarları ve kaslar hasarlanabilir. Ameliyatın yapıldığı bölgeye göre değişik şekilde hasarlanma olabilir. Derin yapıların hasarlanması geçici veya kalıcıdır.
Yara ayrılması: Nedbe düzeltilmesinin yapıldığı bölgede, yara iyileşmesi tamamlanıncaya kadar, cerrahi yarada açılma olabilir. Yara ayrışması kötü sonuçlara neden olur. Bu durumda yeni tedaviler zorunludur.
Hasta uyumluluğu: Hasta uyumluluğu postoperatif dönemdeki aktivitenin kısıtlanması ile kritik bir hal alır. Nedbe düzeltilmesi sonrası olası yeni yaralanmalara karşı, bireysel ve iş aktivitelerinden kaçınılmalıdır.
Alerjik reaksiyonlar: Nadir olgularda topikal preperatlara, cerrahi dikiş materyallerine, plasterlere karşı alerji geliştiği bildirilmiştir. Daha ciddi olabilen sistemik reaksiyonlar ameliyat ya da sonrasında kullanılan ilaçlara bağlı olarak gelişebilmektedir. Alerjik reaksiyonlar ek tedavi gerektirebilirler.
Cerrahi Anestezi: Genel ve lokal anestezi, her ikisi de risk taşır. Cerrahi anestezinin ve sedasyonun bütün formlarında yaralanma ve ölüm riski mevcuttur.
Tatmin edici olmayan sonuçlar: Nedbe düzeltme cerrahisi sonrasında memnuniyet vermeyen sonuçların olma olasılığı vardır. Cerrahi kabul edilemeyecek görülebilir deformiteler, fonksiyon kaybı, yara ayrışması, cilt nekrozu ve duysal kayıp ile sonuçlanır. Bu tip sonuçlar karşısında hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.
Ek Cerrahi Gerekliliği: Bazı durumlarda tek bir ameliyatla istenen sonuç elde edilemeyebilir ve çoklu ameliyatlar gerekebilir. Komplikasyon oluşursa ek ameliyat veya diğer tedaviler zorunlu hale gelebilir. Her ne kadar risk ve komplikasyonlar çok sık olmasa da, nedbe düzeltme cerrahisinde hatırda tutulmalıdır. Her ne kadar sonuçlar iyi beklense de, garanti verilemez ya da sonucun kesinliğine güvenilemez.

 

Kaynak: Türk Plastik Cerrahi Derneği

Kadın Dış Genital Bölge Düzeltme

Kadın genital organın küçük dudaklarının, büyük dudaklarına göre fazla önde olması hem görüntü açısından, hem de hijyenik açıdan sorunlar yaratabilen bir durumdur. Cerrahi girişim gerektirecek boyutlarda olması durumunda işlem genel anestezi veya sedasyonla lokal anestezi altında yapılabilecek, küçük işlemler grubundandır. Burada amaçlanan küçük dudakların uzun bölümünün çıkarılması ve geride kalan dokunun düzgün bir şekilde kapatılmasıdır. Küçük dudakların küçültülmesi kadın genital organının vajina açıklığındaki aşırı derinin giderilmesi için yapılan bir ameliyattır. Bazen labia minoraların büyük olması cinsel ilişki sırasında ağrıya yol açabilir veya giyim kuşamı olumsuz yönde etkileyebilir. Bazılarıda bu görüntünün rahatsız edici olduğunu düşünebilir. İyileşme süreci sonunda kişilerin giyim kuşam açısından daha rahat olmaları ve cinsel ilişki sırasında sıkıntı yaşamamaları hedeflenir.

Hastanın geçmişindeki önemli rahatsızlıklar ve sürekli kullandığı ilaçlar varsa mutlaka doktora bildirilmelidir. Ayrıca ameliyat öncesinde 10 gün süreyle aspirin ve benzeri kan sulandırıcı ilaçlardan kaçınılmalıdır.

Ameliyat öncesinde yapılacak küçültme miktarı planlanır ve çizilir. İşlem bölgesine kanamayı engelleyecek ve ağrıyı giderecek bir lokal anestezik ve damar büzücü ilaç enjekte edilerek işlem gerçekleştirilir. İşlem sırasında kullanılan iplikler genellikle çıkarılması gerekmeyen ipliklerdir. İşlemden sonra ameliyat bölgesinde ilk 48 saat ödem, gerginlik ve hassasiyet oluşur. Bunu engellemek için soğuk tatbiki, bölgenin ılık suyla yıkanması ve antiseptik solüsyonlar kullanılması gerekebilir. İşlem sonrasında da antibiyotik ve ağrı kesici ilaçlar kullanılır. Genellikle 3. günden itibaren ameliyat bölgesindeki gerginlik azalmaya başlar, hareketler kolaylaşır. 1. haftadan sonrada günlük yaşam aktivitelerine çok büyük oranda dönülür. Cinsel ilişkiye girilmesi 3. haftadan önce önerilmez. Yine bu dönemde bölgenin sık sık yıkanarak nemlendirilmesinde fayda vardır. İşlemden sonra 5-6 aya varabilen, zaman zaman batma, yanma hissi; dikiş hattı üzerinde kaşıntı, kızarıklık doğaldır.

Bu işlemle ilgili karşılaşılabilecek komplikasyonlar şu şekilde özetlenebilir;

Erken Dönem:

  • Kanama: Genellikle işlem sırasında koter yardımıyla kanama odakları kontrol altına alınır. Buna rağmen erken dönemde bir travma oluşması bölgede yeni bir kanama oluşmasına yol açabilir ve nadiren müdahale gerektirebilir.
  • Enfeksiyon: Bu bölge mikroorganizmalardan çok zengin bir bölgedir. Aynı şekilde kan dolaşımı acısından da zengin bir bölge olduğunda enfeksiyonla çok karşılaşılmaz. Temiz tutulması, önerilen antiseptiklerin kullanılması enfeksiyon görülme ihtimalini azaltır.
  • Yara ayrışması: Erken dönemde aşırı bir gerginlik, enfeksiyon ya da travma bu bölgede yara ayrışmasına yol açabilir. Genellikle pansumanlarla kapatılabilecek boyutlardadır. Nadiren yeniden dikilmesini gerektiren bir yara ayrışmasıyla da karşılaşılabilir. Bu daha çok diyabet ve kanser gibi yara iyileşmesini olumsuz yönde etkileyen faktörlerin varlığında söz konusudur.

Geç Dönem:

  • Ağrılı olması nedeniyle cinsel ilişkide zorluk yaşanması: Son derece nadir bir durumdur. Bazen psikolojik nedenlerle oluşabilir. İlk aylarda nedbenin yarattığı gerginlik ve ağrı nedeniyle cinsel ilişkide zorluk yaşanabilir. Ama birkaç ay geçtikten sonra genellikle böyle bir problem beklenmez.
  • Geç dönemde yaşanabilecek diğer bir sıkıntı küçük dudakları boyunun ayarlanmasıyla ilgili uzun ya da kısa kalması durumudur. Bu iyi bir planlama ile önlenebilir.

Kaynak: Türk Plastik Cerrahi Derneği

Dolgu

Yüz ve vücudun çeşitli yerlerinde, hacim arttırmak ve dolgunluk sağlamak için kullanılabilecek yöntemlerden birisi de yağ ve doku enjeksiyonlarıdır. Yanaklar, alın, yanak-dudak çizgisi, dudaklar, çene ucu, kalça ve bacaklarda çökük alanlar bu uygulamanın yapıldığı yerlere örnek olarak sayılabilir.
Genellikle kişinin kendisinden alınan yağ, yıkanma ve süzülme gibi, bazı özel işlemlerden geçirilerek belli bir konsantrasyona ulaştırılır ve daha sonra ince tüpler yardımıyla enjekte edileceği alana verilir. Eğer kişiye aynı anda bazı başka cerrahi işlemler yapılacaksa, bu ameliyatlarla elde edilecek dokular da, yağ dokusuna eklenerek enjekte edilebilir. Kişinin kendisinden alınan dokular olduğu için istenmeyen bir etki ve sonuç beklenmez. Ayrıca enjeksiyon çok küçük noktalardan yapıldığından, enjeksiyon yerinde herhangi bir iz olması beklenmez.
Yağ enjeksiyonlarında yağın alınacağı bölge seçilirken genellikle vücutta yağlanmanın fazla olduğu bölgeler tercih edilmektedir. Bu bölgeler çoğunlukla karın, bel ve (bayanlarda daha çok olmak üzere) kalçadır.
Yağ enjeksiyonu ile elde edilecek doku büyütme oldukça sınırlıdır. Beklentiler bu nedenle gerçekçi olmalıdır. Aşırı oranlarda büyüme isteniyorsa, kalıcı implantların kullanılması tercih edilmelidir. Bunu test etmek amacıyla önce yağ enjeksiyonları yapılır, daha sonrada eğer arzu edilirse implant uygulamalarına geçilir.
Enjekte edilen dokuların bir bölümü vücut tarafından emilerek yok edildiği için bir süre sonra yeni enjeksiyonlar gerekebilir. Uygulama alanı, verilen miktar, dokuların durumu değerlendirilerek bu işlemin etkinliği ve elde edilebilecek sonuçlar tartışılır. Erime oranı % 30-70 arasında değişebilir. Bu miktar enjeksiyonun yapıldığı bölgenin hareketli veya hareketsiz olması özelliğine bağlı olarak farklılıklar gösterir. Alın ve çene ucu gibi hareketsiz alanlarda yağın tutma ve emilme oranına kıyasla, ağız çevresi gibi hareketli alanlarda tutma ve emilme oranı daha farklıdır.
Bu konudaki bir diğer uygulama, ilk işlem sırasında gereğinden fazla yağ ve doku ayırıp doku bankasında saklayarak, ileride yapılacak enjeksiyonlar için hazırlık yapmaktır.
İşlem öncesinde 10 gün süreyle aspirin gibi kan sulandırıcı ajanlardan kaçınılmalıdır. Ayrıca hastanın geçmişindeki önemli rahatsızlıklar ve sürekli kullandığı ilaçlar varsa mutlaka doktora bildirilmelidir.
Tek başına yağ enjeksiyonları sedasyon ve lokal anestezi veya sadece lokal anestezi ile yapılabilir. Bu müdahaleler hastane yatış işlemi gerektirmeyen müdahaleler olup hasta aynı gün, işlemden birkaç saat, sonra evine yollanabilir.
Yağ enjeksiyonu işlemi biter bitmez uygulama bölgesinde şişliği azaltmak amacıyla soğuk uygulamasına geçilir. Soğuk uygulaması jeller veya içi buz dolu torbalar yardımıyla yapılır. Genellikle saat başı 15 dk. bir o bölgeye dolaştırılarak uygulanır. Doğrudan buzun deriye temas etmemesi gerekir. Buzun ya da jelin olduğu torba bir tülbent veya havlu yardımıyla işlem bölgesine uygulanır.
İşlem sonrası, özellikle ilk iki gün, uygulama bölgesinde yağ enjeksiyonu miktarının ötesinde bir şişlik beklenir. Bu şişlik zamanla azalacaktır. Ancak dudak bölgesine yapılan enjeksiyonlarda süre uzayabilir ve şişlik bazen aşırı miktarlarda olabilir. Uygulama bölgesi işlemin hemen ertesi günü yıkanabilir ve nemlendiricili krem sürülebilir. 4.-5. günden sonrada uygulama bölgesine hafif bir masaj yapılması şişliklerin dağılmasına yardımcı olur. Şişliği artırması nedeniyle aşırı sıcaktan ve buhardan kaçınmak gereklidir.

Yağ enjeksiyonu, ilk birkaç gün dışında, genel olarak insanın günlük yaşantısını etkileyecek boyutlarda bir rahatsızlık vermez. İlk iki gün ödemin fazlalığı ve bazı alanlarda oluşabilecek morluklar nedeniyle daha çok dinlenerek geçirilmelidir.
Yağ enjeksiyonu için giriş noktalarına konulan küçük bantlar işlemden birkaç saat sonra ya da ertesi günü alınabilir. Koruyucu amaçla antibiyotik kullanımı önerilir. Bu süre yaklaşık 5 gündür. 5. günden sonra antibiyotik kullanımına gerek yoktur. Giderek azalan ödemler herhangi bir aşamada artacak olursa, bölgede hassasiyet ve ısı artışı meydana gelirse, bu bir enfeksiyonun habercisi olabilir. Bu durumda mutlaka doktora başvurulmalıdır.
İşlemden sonra erken dönemde yüzün ya da enjeksiyon alanının görüntüsünü sadece verilen yağ oluşturmaz. Ayrıca her ne kadar küçük olsa da, cerrahi bir müdahale gerçekleştiği için o bölgede bir ödemin gelişmesi normaldir. Bu ödemle yağ enjeksiyonunu birbirine karıştırmamak gerekir. Ödem ameliyattan sonraki günlerde hızlı bir şekilde dağılır, zamanla azalır ve kaybolur. Yağ enjeksiyonu ile yapılan doku büyütmesi işlemi ise kalıcı bir yöntemdir
Yağ enjeksiyonlarının erken ve geç dönem komplikasyonları şunlardır;
1.    İşlem bölgesinde enfeksiyon: Kullanılan maddenin vücudun kendisine ait olması nedeniyle reaksiyon gelişme olasılığı yoktur ve oldukça nadir rastlanır. Enfeksiyon ancak dışardan oluşabilecek bir bulaşma ile ya da aşırı miktarlarda yapılan yağ enjeksiyonlarının uygulama bölgesinde dolaşımı bozmasıyla karşımıza çıkabilir. Erken dönemde sık tekrarlanan enjeksiyonlar da enfeksiyonu çağırabilir. Enfeksiyon bulguları işlem bölgesinde kızarıklık, ağrıda artış, aşırı hassasiyet, vücut ısısında yükselme şeklindedir. Hemen antibiyotik kullanılmalı gerekirse de drenaj adı verilen, enfekte alanın boşaltılması için küçük kesilerle tıbbi müdahalelerin yapılması gerekebilir.
2.    Erken ve geç dönemde oluşacak bir diğer sorun asimetrilerdir. Enjeksiyon esnasında her iki bölgede simetrik alanlara da benzer işlemin yapılması, eğer zaten bir asimetri mevcutsa bunun dengelenmesi için farklı oranlarda enjeksiyon yapılması hedeflenir. Ama erken dönemlerdeki asimetriler genellikle oluşan ödeme bağlıdır. Vücudun her tarafına aynı işlem yapılmasına karşın gelişebilecek ödem aynı olmayabilir. Ödeme bağlı asimetriler hızlı bir şekilde düzelir. Fakat verilen yağ dokusunun miktarlarında bir farklılık varsa bunun yaratacağı asimetri daha kalıcıdır. Bu durumda revizyon adı verilen küçük ilave işlemler gündeme gelebilir.
3.    Uygulama bölgesinde uyuşukluk veya aşırı hassasiyet nadiren karşımıza çıkabilecek bir sorundur. Bölgenin masajlarla yumuşatılması, duyunun daha çabuk bir şekilde düzelmesine yardımcı olabilir.
4.    Çok yüzeysel yapılan yağ enjeksiyonlarında işlem bölgesinde bir renk değişikliği karşımıza çıkabilir. düzeltilmesi son derece güçtür. Bu nedenle tekrarlayan ve yüzeye çok yakın enjeksiyonlardan kaçınılmalıdır.
5.    Son derece nadir olmakla birlikte belirli bir noktaya aşırı yağ verilmesi ve yağın düzgün bir şekilde enjekte edilememesi durumunda, yağın yer yer gruplar halinde ele gelen kitlelere dönüşmesi söz konusu olabilir. Göz kapağı gibi derinin çok ince olduğu alanlarda bu durumla daha sık karşılaşılır. Tedavisi ise masaj ve antienflamatuar ilaç kullanımıdır. Bazen kalıcı bir sorun olarak karşılaşılabilir.

 

Kaynak: Türk Plastik Cerrahi Derneği

Yüz Germe

Yüz germe (yüz gençleştirme) ameliyatları, yüz ve boyunda yaşlanmayla oluşan birtakım bulguları düzeltmek için yapılan cerrahi girişimlerdir. Yaş ilerledikçe yüzün deri ve kaslarında bir gevşeme, elastikiyet kaybı ve yıpranma süreci başlar. Bu ameliyatlar yaşlanmayı durduran ameliyatlar olmamakla birlikte; derinin ve deri altındaki daha derin dokuların, toparlanması ve gerilmesi ile yüzün daha genç bir görünüm almasını sağlayan ameliyatlardır. Yüz germe ameliyatı tek başına yapılabileceği gibi kaş kaldırma, vakumla yağ alma, göz kapağı ameliyatları ve burun ameliyatıyla birlikte de gerçekleştirilebilir. Yüz germe ameliyatları için en ideal olanlar, yüzünde ve boynunda gevşemenin başladığı, fakat hala deri elastikiyetinin ve kemik yapılarının yerinde olduğu alanlardır. Yüz germe ameliyatları her kişi için bir değerlendirme sonucunda planlanacak detayları içerir. Yüz germe ameliyatı kişiye özeldir. En iyi yüz germe ameliyatı adayları, yüzde ve boyunda sarkmalar görülen ancak deri elastisitesine sahip ve kemik yapısı iyi tanımlanan hastalardır.
Hastanın geçmişindeki önemli rahatsızlıklar ve sürekli kullandığı ilaçlar varsa mutlaka doktora bildirilmelidir.
Alternatif Tedavi
Alternatif tedaviler, yüz ve boyundaki gevşekliğe yüz germe ameliyatı yapılmaksızın müdahaleyi kapsar. Derideki gevşekliğe, deri kırışıklarına ve fazlalık yağ dokularına kimyasal aşındırma, liposuctıon gibi cerrahi veya cerrahi olmayan yöntemlerle müdahale edilebilir.
Yüz Germe Ameliyatının Riskleri
Her cerrahi işlem bir miktar risk içerir. Yüz germe ameliyatını risklerinin anlaşılması önemlidir. Kişinin cerrahi yolu seçmesi, risklerle, potansiyel kazancın karşılaştırılması temeline dayanır. Her ne kadar, hastaların çoğu, aşağıda bahsedeceğimiz komplikasyonları yaşamasalar da, bunların her birinin, plastik cerrahınızla görüşülmesi; risklerin, potansiyel komplikasyonların ve yüz germe ameliyatını sonuçlarının tam olarak anlaşılması açısından önemlidir.
Kanama: Seyrek olmakla birlikte, operasyon sırasında ya da sonrasında kanama problemi ile karşılaşılabilinir. Operasyon sonrasında kanama olursa, acil drenaj tedavisi veya kan transfüzyonu gerekebilir. Kanama riskini artırmaları nedeni ile operasyonun on gün öncesinden, aspirin veya anti inflamatuar ilaçların kullanımı durdurulmalıdır. Tıbbi kontrol altında olmayan hipertansiyon da operasyon sırasında ya da sonrasında kanamaya neden olabilir. Deri altına kanama, iyileşmeyi geciktirebilir ve kötü iz kalmasına neden olabilir.
Enfeksiyon: Bu ameliyat sonrasında enfeksiyon genellikle beklenmez. Nadiren de olsa, enfeksiyon gelişecek olursa, ek antibiyotik tedavisi veya cerrahi müdahale gerekebilir.
Kötü iz (skar) kalması: Her ne kadar cerrahi müdahale sonrasında iyi bir yara iyileşmesi beklenirse de, deride ve daha derin dokularda anormal skar oluşabilir. Bu skarlar çevre deriden farklı renkte olup, hoş görünmeyebilirler. Dikişlerin görünür izler bırakma ihtimali vardır. Ek tedavi gerekebilir.
Daha derin yapılarda hasar: Ameliyat sonrasında damarlar, kaslar ve sinirler gibi daha derin dokularda hasar görebilir. Bunun görülme potansiyeli yüz germe ameliyatının tipine göre değişebilir. Bu hasarlar geçici yada kalıcı olabilir.
Asimetri: Normal insan yüzü asimetriktir. Yüz germe ameliyatının sonucunda, iki taraf arasında varyasyon olabilir.
Cerrahi anestezi: Hem lokal hem de genel anestezi risk taşır. Her tip cerrahi anestezi veya sedasyonun komplikasyon, hasar ve hatta ölüm riski vardır.
Sinir hasarı: Yüz germe operasyonu sırasında motor ve duyu sinirleri hasar görebilir. Yüz germe operasyonu sonrasında yüz hareketlerinde zayıflık veya kayıp olabilir. Sinir hasarı, yüzdeki hareketlerde ve duyuda, geçici veya kalıcı kayba neden olabilir. Bu tip hasarlar zamanla iyileşebilir. Yüzün, boynun ve kulak bölgesinin duyu sinirlerinin hasarı geçici veya kalıcı uyuşukluğa neden olabilir. Ağrılı sinir çok nadirdir.
Kronik ağrı: Yüz germe sonrasında kronik ağrı çok nadir bir komplikasyondur.
Deri düzensizlikleri, deri kanseri: Yüz germe, derinin ve daha derin yapıların gerilmesi için yapılan cerrahi bir operasyondur. Deride düzensizlikler ve deri kanseri yüz germeden bağımsız olarak gelişebilir.
Tatmin etmeyen sonuçlar: Yüz germe ameliyatını iyi sonuç vermeme ihtimali vardır. Bu, kabul edilemeyecek görünür deformiteler, yüz hareketlerinde kayıp, yara bozulması (çatlama, yarılma) ve duyu kaybı gibi riskleri taşır. Ameliyatın sonucu sizi hayal kırıklığına uğratabilir. Nadiren, sonuçların daha iyi olması için ek ameliyat gerekebilir.
Alerjik reaksiyonlar: Seyrek olarak kullanılan flastere, dikiş materyallerine veya topikal preparatlara lokal alerji geliştiği rapor edilmiş vakalar çok seyrek olarak vardır. Daha ciddi olan sistemik reaksiyonlar ameliyat sırasında ya da sonra kullanılan ilaçlarla gelişebilir. Alerjik reaksiyonlar ek tedavi gerektirebilir.
Saç kaybı: Ameliyat sırasında derinin yukarı çekildiği (eleve edildiği) bölgelerde saç kaybı olabilir. Bunun olup olmayacağı önceden bilinemez.
İyileşmeni gecikmesi: Yaranın ayrılması veya iyileşmenin gecikmesi mümkündür. Yüzdeki bazı alanlar normal iyileşme göstermeyebilir veya bu gecikebilir. Bazı deri alanları ölebilir.
Sigara içenlerin deri kaybı ve yara iyileşmesinde gecikme gibi komplikasyon riski daha yüksektir.
Uzun süreli etkiler: Yaşlılık, kilo alımı veya kaybı, güneşte kalma ve diğer bazı şartların sonucu olarak, yüzde bunları izleyen değişikler olabilir. Yüz germe ameliyatı yaşlanmayı durdurmaz, ya da yüzün ve boynun gerginliğini sürekli olarak sağlamaz. Yüz germe ameliyatının sonuçlarını koruyabilmek için gelecekte yeni ameliyatlar ve tedaviler gerekebilir.

Kaynak: Türk Plastik Cerrahi Derneği

Rhinoplasti-Burun Estetik Ameliyatı

Burun ameliyatı (Rinoplasti), plastik cerrahların en sık yaptıkları ameliyattır. Bu ameliyat, burnun görünüm, yapı ve işlevinde değişikliğe neden olabilir. Rinoplasti, burnunuzun büyüklüğünü artırabilir veya azaltabilir. Burun ucunuzun şeklini değiştirebilir. Burun kanatlarınızı daraltabilir, burun ve dudağınız arasındaki açıyı değiştirebilir. Bu ameliyat doğuştan veya kaza sonucu meydana gelen bozuklukları düzeltebilir, ayrıca bazı nefes alma problemlerini giderebilir.
Tüm hastaların ihtiyaçlarını karşılayacak ortak bir rinoplasti yöntemi yoktur. Rinoplasti ameliyatı hastaların isteklerine göre kişiselleştirilir. Açık rinoplasti ameliyatında kesiler, burun içine yapılabilir veya burnun dikkat çekmeyen yerlerine gizlenebilir. Bazı nefes alma problemlerini düzeltme amacıyla burun içi cerrahi girişimler rinoplasti ile aynı zamanda yapılabilir.
Bu ameliyat için en uygun adaylar, burun şeklinde mükemmellikten çok düzelme beklentisindeki kişilerdir. Gerçekçi beklentilerin yanında sağlık durumunun iyi olması ve psikolojik denge de uygun hasta için önemli özelliklerdir. Rinoplasti, diğer cerrahi girişimlerle de uygulanabilir. Burun ameliyatından sonra kişi ve veya ameliyatı yapan plastik cerrahın memnun kalmadığı durumlarda ikinci ameliyat yapılabilir. Bazen estetik amaçlı olmayan başka nedenlerle (burun kırığı, deviasyon, dudak damak yarığı burnu) burun ameliyatı yapılmış ve istenen sonuç alınmamış olabilir. Bu durumda yapılan ameliyatlar burun revizyonu veya sekonder rinoplasti olarak adlandırılır. Bu ameliyatlar bazen çok basit bir işlemi bazen de önceki ameliyattan daha zor işlemleri içerebilir. Burundan kalan fazlalıkların alınması genellikle basit işlemleri gerektirirken, Fazla alınmış dokuların yerine konması çok komplike işlemler gerektirebilir. Bunlar arasında; kulak arkasından kıkırdak veya faysa alınması, kaburgadan kıkırdak veya kıkırdak-kemik alınması sayılabilir. Kaburga alınan yerde genellikle görünür biz iz kalması beklenir. Nadiren bunların yerinme alloplastik (suni) malzemeler de kullanılabilir.

ALTERNATİF TEDAVİLER
Alternatif tedavi olarak, küçük sorunlar için yeniden estetik burun ameliyatı (rinoplasti) yaptırmamak söz konusu olabilir. Bazı burun içi hava yolu hastalıklarında burun dışında yapılacak bir cerrahi girişime gerek yoktur. Riskler ve potansiyel yan etkiler hava yolunu düzeltme amaçlı burun içindeki bölmeyi düzeltme (septoplasti) gibi cerrahi içeren alternatif tedavi yöntemleri ile ilişkilidir.

BURUNUN İKİNCİ AMELİYATININ (SEKONDER RİNOPLASTİNİN) RİSKLERİ
Her cerrahi girişimin belli oranda riski vardır. Aynı bölgeye ikinci cerrahi girişim genellikle daha fazla risk taşır ve daha zordur. Önceden var olan sorun giderilebildiği gibi önceden var olmayan sorun gelişebilir. Bir kişinin cerrahi bir girişimi seçmesi risklerin faydaya kıyasına dayanır. Hastaların çoğunda bu yan etkilerin gözlenmemesine karşın, ikinci estetik burun ameliyatının risklerini, yan etkilerini ve sonuçlarını anladığınızdan emin olmak için bunların her birini plastik cerrahınızla tartışmalısınız.
1.    Kanama: Nadiren görülse de, cerrahi sırasında veya sonrasında kanama görülebilir. Ameliyat sonrası kanama halinde, biriken kanın acil olarak boşaltılması ve hastaya kan verilmesi gerekebilir. Kanama riskini arttırabileceğinden ameliyat öncesi on günlük süre içerisinde aspirin veya diğer non-streoid antiinflamatuar ilaçları kullanmayınız. Kontrol altında olmayan yüksek tansiyon ameliyat esnasında veya sonrasında kanamaya neden olabilir. Cilt altında kan birikmesi iyileşmeyi geciktirebilir ve nedbe oluşumuna neden olabilir.
2.    Enfeksiyon: Bu tip bir cerrahiden sonra enfeksiyon görülmesi nadirdir. Enfeksiyon gelişmesi halinde antibiyotik tedavisi ve cerrahi girişim gerekebilir.
3.    Ciltte nekroz: İkinci ameliyatlarda yer yer ciltte incelme ve kalıcı renk değişiklikleri olabilir. Çok nadiren burun derisi kaybı olup cerrahi girişim ile onarılması gerekebilir.
4.    Ciltte nedbe oluşumu ve düzensizlik: Burun dışından yapılan kesiler az veya çok iz bırakır. Cerrahi sonrası iyi bir yara iyileşmesi beklense de, ciltte ve daha derin dokularda anormal nedbe oluşabilir. Nedbeler hoş görünmeyebilir ve çevre cilt renginden farklı renkte olabilir. Dikişlerden kaynaklanan görünebilen izler kalabilir. İkinci ameliyatlarda bu izler daha belirgin olabilir. Özellikle buruna kıkırdak veya kemik koymak gerekirse bunlar ciltte düzensizlik yapabilir, ışıkta farklı gözükebilir veya hareketli olabilirler. Bazı kişilerde nedbeler cerrahi revizyon veya tedavi gerektirebilir. Kemiğin veya kıkırdağın alındığı bölgede ( saçlı deri, kasık, kulak arkası veya göğüs ön bölgede) 4-5 cm uzunluğunda izler olur.
5.    Derin yapıların hasarı: Sinirler, gözyaşı kanalları, damarlar ve kaslar ameliyat sırasında zarar görebilir. Yapılan rinoplasti tekniğine göre bu olasılık değişir. Derin yapıların hasarı geçici veya kalıcı olabilir.
6.    Kötü sonuç: İkinci estetik burun ameliyatının sonucu da sizi tatmin etmeyebilir. Gözle görülebilen ve elle hissedilebilen bozukluklar, işlev kaybı ve yapısal bozukluklar meydana gelebilir. Sonucun beklentilerinizi karşılamadığını düşünüp hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Sonuçlarının tatmin edici olmaması halinde ek cerrahi işlemler gerekebilir.
7.    Uyuşukluk: İkinci estetik burun ameliyatı sonrası burun cildinizde kalıcı uyuşukluk gelişebilir. Bu durum önceden tahmin edilemez. Burun cildinde duyu azalması veya kaybı tamamıyla geçmeyebilir.
8.    Asimetri: İnsan yüzü normal olarak asimetriktir. Estetik burun ameliyatı (Rinoplasti )sonrasında bir taraf diğer tarafa göre farklı olabilir. Bu ikinci estetik burun ameliyatından sonra da tam olarak giderilemeyebilir.
9.    Kronik ağrı: Çok nadir olarak rinoplasti sonrası kronik (uzun süreli) ağrı meydana gelebilir.
10.    Cilt hastalıkları / cilt kanseri: Rinoplasti burnun hem içini, hem de dışını değiştiren bir cerrahi girişimdir. Cilt hastalıkları ve cilt kanseri rinoplastiden bağımsız olarak gelişebilir. İkinci ameliyat yapılması bu riski arttırmaz.
11.    Alerjik reaksiyonlar: Nadir durumlarda, kullanılan bantlara, dikiş materyallerine veya topikal ilaçlara karşı lokal alerjik reaksiyonlar bildirilmiştir. Ameliyat sırasında kullanılan veya daha sonra reçete edilen ilaçlara karşı daha ciddi sistemik reaksiyonlar gelişebilir. Bu durumlarda ek tedaviler gerekir.
12.    İyileşmede gecikme: İkinci estetik burun ameliyatından sonra yarada ayrışma ve yara iyileşmesinde gecikme olabilir. Yüzün bazı bölgeleri normal iyileşmeyebilir ve iyileşme zaman alabilir. Ciltte kayıp yaşanabilir. Bu durumda sık pansuman yapmak veya ek cerrahi gerekebilir.
13.    Uzun dönem etkiler: Yaşlanma, güneşe maruz kalma ve rinoplastiden bağımsız başka etkenler sonucu burun görünümünde değişiklikler olabilir. Rinoplastinin sonuçlarını korumak için ek tedaviler ve cerrahi girişimler gerekebilir.
14.    Nazal septum perforasyonu: İkinci estetik burun ameliyatındaki düzeltmeler için nazal septumdan kıkırdak alınmasına ihtiyaç olursa delinme riski vardır. Bu risk düşüktür, fakat meydana geldiğinde tamiri için cerrahi girişim gerekebilir.
15.    Cerrahi anestezi: Hem lokal, hem de genel anestezinin riskleri vardır. Cerrahi anestezi veya sedasyonun her türünde yan etkiler, yaralanma ve hatta ölüm olasılığı bulunmaktadır.

SAĞLIK SİGORTASI
Birçok sağlık sigortası kozmetik ameliyatları ve bunların komplikasyonlarını kapsam dışı tutar. Eğer işlem nefes alma problemini veya burun kırığına bağlı bozukluğu düzeltiyor ise masrafların bir kısmı karşılanıyor olabilir. Lütfen sigorta sağlayıcınızın bilgi broşürlerini dikkatlice inceleyiniz.

GEREKEBİLECEK EK CERRAHİ İŞLEMLER
İkinci Estetik Burun Ameliyatının (revizyon) veya Sekonder Rinoplastinin uzun dönem sonuçlarını etkileyebilecek risk ve komplikasyonlara ek olarak farklı durumlar da söz konusudur. Daha fazla gerginlik veya pozisyon değişikliği için ikincil cerrahiler gerekebilir. Nadir görülseler de, bahsedilen riskler özellikle rinoplasti ile ilgilidir. Başka risk ve komplikasyonlar da görülebilmesine karşın, bunlar daha da nadirdir. Komplikasyon gelişmesi halinde ek tedaviler veya cerrahi girişim gerekebilir. Tıp ve cerrahide kesinlik yoktur. İyi sonuçlar beklense de, elde edilebilecek sonuçlar hakkında hiçbir garanti veya teminat verilemez. Nadiren sonuçları iyileştirmek amacıyla ek cerrahi girişimler gerekebilir.

FİNANSAL SORUMLULUKLAR
Cerrahi masrafların hastane ve doktorunuzun ücretini kapsayıp kapsamadığını ve ödeme şeklini sorunuz. Bazı beklenmeyen durum ve tedaviler için gereken ek ödemeler ve ücretlerden sorumlu olacaksınız. Cerrahi komplikasyonlar (olumsuz sonuç) gelişmesi halinde ek masraflar oluşabilir. İkincil cerrahi veya düzeltme (revizyon) amaçlı cerrahilerle ilgili hastanede kalış ve ameliyat ücretleri de sizin sorumluluğunuzdadır.

 

Kaynak: Türk Plastik Cerrahi Derneği