Genel

Damak & Dudak Yarığı

Çocuğun doğmasından uzun bir süre önce, gelişimin ilk haftalarında, dudağın sol ve sağ kenarları ile damak birlikte oluşurlar. Ancak, yaklaşık her 1000 bebekte bir normal birleşme oluşmaz. Dudak ve damak ayrı olarak geliştikleri için, dudak ve damak yarıkları çeşitli varyasyonlarda görülebilirler. Eğer çocuğunuz bu şekilde bir deformite ile dünyaya gelmiş ise, doktorunuz, tedavi için cerrahi onarımı önerecektir. Dudak ve damak yarığı ile dünyaya gelen çocukların tedavisinde önemli ilerlemeler elde edilmiş olup, çoğunuzun normal, sağlıklı ve mutlu bir yaşam geçirmesi için herhangi bir engel bulunmamaktadır. Burada cerrahi girişim ile ilgili temel bilgiler size verilecektir. Bireysel farklılıklar nedeniyle bazı sorularınıza burada cevap bulamayabilirsiniz. Doktorunuza cerrahi girişim ile ilgili aklınıza takılan her türlü soruyu sormaktan çekinmeyiniz.

TAKIM YAKLAŞIMININ ÖNEMİ

Dudak ve damak yarığı ile doğan çocuklar, eşlik eden çeşitli problemler nedeniyle değişik uzmanlık dallarından alınacak yardıma ihtiyaç duyarlar. Plastik cerrahinin yapacağı yarık onarımının yanı sıra beslenmeleri, dişleri, işitmeleri, konuşmaları ve psikolojik gelişmeleri açısından çocuk büyüdükçe değişecek çeşitli problemler ortaya çıkabilecektir. Bu nedenle, ailelerin takım desteği alabileceği merkezlere başvurmaları önemlidir. Genel olarak bu tip bir takımda plastik cerrah, çocuk hastalıkları uzmanı, kulak-burun-boğaz hastalıkları uzmanı, konuşma ve işitme uzmanı, psikolog, genetik danışman, diyetisyen, hemşire ve sosyal danışman yer almaktadır. Bu uzmanların hangisine, ne zaman başvurulacağı plastik cerrah tarafından koordine edilmektedir.

HER CERRAHİ BAZI BELİRSİZLİKLER VE RİSKLERİ TAŞIR

Cerrahi girişim, dudak ve damak yarığı onarımında deneyimli bir plastik cerrah tarafından gerçekleştirilirse iyi bir sonuca ulaşmak mümkündür. Ancak her operasyonda olduğu gibi karşılaşılabilecek çeşitli riskler ve komplikasyonlar da mevcuttur. Dudak yarığı onarımı sonrasında en sık görülen problem, dudağın her iki yanındaki simetrinin sağlanamamasıdır. Dudak onarımındaki temel amaç yarığın tek bir operasyonda kapatılmasıdır ancak zaman zaman ikinci bir işlem gerekli olabilmektedir. Damak yarığı onarımındaki temel amaç ise damaktaki açıklığın kapatılarak çocuğun beslenmesini ve düzgün konuşmasını sağlamaktır. Zaman zaman çeşitli iyileşme problemleri ve konuşma bozuklukları ikinci bir girişimi gerektirmektedir.

CERRAHİNİN PLANLANMASI

Cerrahinin nerede yapılacağı, anestezinin şekli, karşılaşılabilecek sorunlar, iyileşme dönemi, işlemin maliyeti ve ortaya çıkacak sonuç gibi detaylar hakkındaki bilgileri, doktorunuzla yapacağınız ilk görüşmede öğrenebilirsiniz. Çocuğunuzun ameliyat öncesi ve sonrası dönemdeki beslenmesi hakkındaki bilgileri de doktorunuzdan öğrenebilirsiniz. Bağlı olduğunuz sosyal güvenlik sistemleri (Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ ?Kur) dudak ve damak yarığı operasyonlarının tüm maliyetlerini karşılamaktadır. Özel sigorta kapsamında iseniz, poliçenizin çocuğunuzu kapsamasına ve cerrahi işlem için verdiği limitlere dikkat ediniz.

DUDAK YARIĞI CERRAHİSİ

Dudak yarığı, üst dudaktaki küçük bir çentikten, burun tabanına uzanan tam bir yarığa kadar geniş bir çeşitlilik gösterebilir. Yarık tek taraflı olabildiği gibi dudağın iki yanında da yer alabilir. Cerrahi girişim genellikle çocuk 6 – 10 haftalık iken gerçekleştirilmektedir. Dudak yarığını onarmak için, yarığın iki yanına yapılacak kesiyi takiben kas onarımı yapılacaktır. Ağız mukozası ve cilt onarımı yapılarak yarık kapatılacaktır. Bu şekilde kas fonksiyon kazanacak ve normal dudak şekli oluşturulacaktır. Burunda oluşan deformite de bu girişimden fayda görecektir.

DUDAK YARIĞI CERRAHİSİ SONRASI İYİLEŞME

Çocuğunuz cerrahi sonrası huzursuz bir dönem geçirebilir. Bu dönemi atlatmak için çeşitli ilaçlar doktorunuz tarafından size önerilecektir. Çocuğunuzun ellerini ameliyat sahasından uzak tutmak için dirseklerin bükülmesini önleyen bandajları kullanmak bir süre gerekli olmaktadır. Kullanılan pansumanlar bir ? iki gün sonra çıkarılacak, cilt dikişleri ise 5 gün sonra alınacak veya kullanılan materyale bağlı olarak kendiliğinden düşecektir. Çocuğunuzun ilk birkaç hafta boyunca beslenmesi ile ilgili öneriler doktorunuz tarafından size verilecektir. Ameliyat izi, ilk birkaç haftalık dönemde daha kırmızı ve geniş bir hale gelecektir. Bu görünüm zamanla azalacak ancak iz hiçbir zaman tamamen yok olmayacaktır. Birçok çocukta burun ve dudak bölgesindeki gölgelenmeler nedeniyle bu iz zorlukla görülebilir şekle dönüşecektir.

DAMAK YARIĞI CERRAHİSİ

Damak yarıkları, bazı çocuklarda küçük dili etkileyen küçük bir çentik şeklinde iken, bazılarında dudak bölgesine kadar uzanmaktadır. Damak yarığı onarımı cerrahın, anestezistin ve hastanın durumuna göre 3 ? 12 aylar arasında yapılabilmektedir. Bu şekilde çocuğun cerrahi işlemi tolere etmesi kolaylaşmaktadır. Cerrahi onarım sırasında, yarığın iki kenarında yapılan kesilerle, kenardaki dokular orta hatta doğru yaklaştırılmakta ve damak bütünlüğü sağlanmaktadır. Bu onarım sırasında yumuşak damak kasları da onarılmakta, bu şekilde çocuğun doğru konuşması ve beslenmesi için gerekli zemin de sağlanmaktadır.

DAMAK YARIĞI CERRAHİSİ SONRASI İYİLEŞME

Ameliyat sonrası ilk bir iki günde, ilaçlarla rahatlıkla kontrol edilebilen, huzursuzluk ve ağrı şikayetleri olabilmektedir. Bu zaman diliminde çocuk ağızdan beslenmeye başlanmasına rağmen normal miktarlarda beslenemeyeceği için damar yoluyla sıvı verilerek gerekli destek sağlanmaktadır. İlk günlerde çocuğun ellerini ağzına götürmesini önlemek için dirseklerin bükülmesini önleyen bandajlar gerekli olmaktadır. Ameliyat sonrası ilk birkaç haftada çocuğunuzun beslenmesi için gerekli öneriler doktorunuz tarafından size verilecektir. Bu önerilere uyulması damağın sorunsuz iyileşmesi açısından gereklidir.

Karın Germe

Abdominoplasti Ameliyatından Yarar Görecek Kişiler Kimlerdir ? Diyet ve egzersize cevap vermeyen karın derisi sarkıklığı olan fakat vücut kontürleri düzgün olan kadın ve erkekler bu ameliyat için adaydır. Bu ameliyat özellikle birkaç kez doğum yapmış, karın bölgesi derisinde çatlaklar oluşmuş ve sarkmış, ve karın kasları zayıflamış kadınlarda son derece faydalıdır. Kilo vermeye niyetli hastaların bu ameliyatı ertelemesi gereklidir. Doğum yapmaya niyeti olan hanımların da bu ameliyatı doğum sonrasına ertelemesinde yarar vardır. Bir abdominoplasti ameliyatı görünüşünüzü ve kendinize olan güveninizi arttıracaktır, ancak, tümüyle ideal bir görünüme kavuşmanızı veya tedavi gerektiren diğer sorunlarınızı ortadan kaldırmayı sağlamayacaktır. Ameliyata karar vermeden önce, beklentileriniz konusunda iyi düşünmeniz ve bunları cerrahınızla tartışmanız gerekir.

Ameliyat Öncesi Ameliyata Hazırlanma Nasıldır?

Bu dönemde cerrahınızın sizden bazı talepleri olacaktır. Özellikle eğer sigara içiyorsanız buna ameliyattan 4 hafta önce ve 2 hafta sonrasına kadar ara vermelisiniz. Bu dönemde güneşte fazla kalmamalısınız. Eğer kullanıyorsanız E vitamini ve aspirine ara veriniz ve ameliyat öncesi ağır diyet rejimlerinden kaçınınız. Soğuk algınlığı yada başka bir enfeksiyon, operasyonunun ertelenmesine sebep olabilir.

Karın Germe (Abdominoplasti) Ameliyatı Nedir?

* TAM KARIN GERME AMELİYATI (ABDOMİNOPLASTİ)

* KISMİ KARIN GERME AMELİYATI (MİNİ-ABDOMİNOPLASTİ)

Abdominoplasti orta ve alt karın bölgesinde mevcut fazla yağ ve sarkık haldeki cilt dokusunun alındığı ve karın kaslarının gerilerek sağlamlaştırıldığı bir cerrahi girişimdir, bir şişmanlık tedavisi değildir. Şişman kişiler bu ameliyattan önce kaybedebilecekleri miktarda kilo vermelidirler. Bu ameliyat ile şişman göbek ve karın görünümü dramatik bir şekilde düzelir;ancak ameliyata bağlı iz kalıcıdır. Abdominoplasti için plastik cerrahlar tarafından kullanılan pek çok teknik vardır. Abdominoplasti, vücut kontürü düzeltilmesine (estetik meme ameliyatları,liposuction vb) yönelik ameliyatlar veya diğer bazı ameliyatlarla ( rahim,yumurtalık ameliyatları vb) beraber de yapılabilir. Bir abdominoplasti ameliyatı düşünüyorsanız bu yazı size bilgi verecektir,tüm sorularınızın yanıtlarını burada bulamayabilisiniz.

Ameliyat Nerede Yapılır ?

Tam veya kısmi abdominoplasti ameliyatları hastane şartlarında yapılır.

Ameliyat Planlanması Nasıl Yapılır?

İlk muayenenizde cerrahınız genel sağlık durumunuz,karın bölgesindeki yağ miktarı ve dağılımı, karın cildinin sarkıklığı ve fazlalığı ve deri kalitesini öğrenecektir. Bu muayene sırasında; geçirdiğiniz hastalıklar,halen mevcut sağlık problemleriniz ( şeker hastalığı vb) , alışkanlıklarınız (sigara, içki vb) ve kullandığınız ilaçlar (aspirin, sakinleştirici vb) hakkında doktora doğru ve ayrıntılı bilgi vermelisiniz. Bu muayene sırasında doktorunuza söylemeniz gereken diğer bir konu, bu ameliyatı neden istediğiniz ve bu ameliyattan neler beklediğiniz ile ilgilidir. Bu konuyu açıklıkla tartışmaktan kaçınmayın. Siz beklentileriniz ve muayene bulgularınız sonucu, tek başına veya liposuction ile birlikte tam veya kısmi abdominoplati için uygun bir hasta olabilirsiniz veya sadece liposuction sizin için yeterlidir. Bu muayene sırasında anestazi tipi, kaç gün hastahanede kalacağınız ve ameliyat sonrası karşılaşabileceğiniz olası sorunlar tartışılmalıdır.

Anestezi Tipi Nedir?

Ülkemizdeki cerrahların çoğu bu ameliyat için genel anesteziyi tercih eder. Bazıları ise ağrı kesici ve sakinleştirici ilaçlarla birlikte lokal anesteziyi kullanır.

Ameliyat İşlemi Nasıldır?

Tam abdominoplasti, ameliyatın genişliğine bağlı olarak 2-5 saat, kısmi abdominoplasti 1-2 saat sürebilir. Sıklıkla bir kalçadan karşı kalçaya uzanan, ancak mayo içine gizlenebilen bir kesi hattı ve göbek çevresine yuvarlak ikinci bir kesi yapılması gerekir. Kısmi abdominoplastide kesi hattı daha kısadır ve göbek yeri değiştirilmeyebilir. Ameliyat sırasında karın derisi, kasıklardan itibaren kaburga kemikleri hizasına kadar altındaki kaslardanserbestleştirilir. Karın kaslarında bir zayıflık veya fıtık varsa, burası takviye edilir, fazla deri kesilerek vücuttan uzaklaştırılır. Mini-abdominoplastide yapılan bu işlemler daha sınırlıdır. Operasyon bittikten sonra yara tercihe göre ya metal klempler ya tek ya da gizli (intradermik) dikiş ile kapatılır ve pansumanlar ile örtülür. Bölgede toplanacak fazla sıvıyı emmek için dren adı verilen bir yada iki tüp deri altına yerleştirilebilir.

Ameliyat Sonrası Neler Yapılır?

İlk birkaç gün karın bölgesinde şişlik ve ağrı kesiciler ile kontrol altına alınabilen ağrı olabilir. Drenler ortalama 1-3 gün, dikişler 1-3 hafta sonra alınır. Ortalama 1-3 gün hastanede kalmanız gereklidir. Kendinizi eskisi gibi hissetmeniz birkaç ay alabilir. İşinize 2-4 hafta sonra dönebilirsiniz. Yara izi ilk 3-6 ay kötüye gidermiş gibi görülebilir ama bu normaldir, izlerin düzleşmesi ve solması 9 ay ila 1 yıl alabilir. Tamamen yok olmamasına rağmen iz bu bikini altına dahi kolayca saklanabilir. Kısmi veya tam abdominoplasti işlemleri karın kaslarında zayıflık veya seri sarkıklığı olan hastalar için mükemmel sonuç yaratır. Hastaların çoğunda,düzenli egzersiz ve diyetle mükemmel sonuç yıllarca korunabilir.

Alternatif Tedaviler Nelerdir?

Vakum eşliğinde yağ alınması eğer iyi kalitede gergin bir cilt ve sınırlı yağ birikimi varsa ve karın duvarı sağlamsa, normal ağırlıktaki kişilerde alternatif olarak düşünülebilir. Total vücut yağının azalmasında diyet ve egzersiz programları da etkili olabilir, ancak deri sarkıklığına etkili olmaz. Riskler ve muhtemel komplikasyonlar diye adlandırılan, ameliyat sonrası beklenmeyen ancak olası olaylar alternatif tedavilerde de ameliyatın risklerini taşır.

Abdominoplastinin Riskleri Nelerdir?

Her yıl yüzlerce abdominoplasti ameliyatı yapılmaktadır. Vücut kontürü düzeltme konusunda da uzmanlaşmış bir plastik cerrah tarafından bu ameliyat yapıldığı takdirde sonuç genellikle tatmin edicidir. Her cerrahi işlemin belli miktarda riski mevcuttur ve önemli olan sizin abdominoplasti ile ilgili olanları anlamanızdır. Kişinin cerrahi işlemi kabul etmesinde ameliyatın risk ve faydalarının karşılaştırılması esastır. Pek çok kadın yada erkek aşağıdaki komplikasyonlar ile karşılaşmasa bile, siz, plastik cerrahınızla riskleri, muhtemel komplikasyonları ve sonuçlarını, anladığınıza emin olana kadar tartışın. İyi ameliyat öncesi inceleme ve değerlendirme, uygun hastane şartlarında plastik cerrah tarafından gerçekleştirilen bu ameliyatın enfeksiyon ve kanama gibi komplikasyonları nadirdir. Enfeksiyon antibiyotik ve abse oluşmuşsa apsenin boşaltılması ile tedavi edilir fakat hastanede yatma süresini uzatabilir. Yara iyileşmesinde gecikme veya kötü yara iyileşmesi görülebilir ve yara iziyle sonuçlanabilir. Bu şartlarda ikinci bir ameliyat gerekebilir. Sigara içenlerde cilt kaybı ve yara iyileşmesinde komplikasyonlara daha sık rastlanır.

Uzun Dönem Etkileri Nedir?

Yaşlanmaya, gebeliğe ve kilo alıp vermeye bağlı olarak ameliyat bölgesi dışında vücut kontürü değişiklikleri gelişebilir.

Tatmin Edici Olmayan Sonuçlar Nelerdir?

Geçirdiğiniz cerrahi işlemin sonuçları ile ilgili olarak nadiren hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Bu tip sonuçları düzeltmek için ek cerrahi girişim gerekebilir. Bu bilgiler sizin için tam anlamı ile yeterli olmayabilir. Cerrahınız ile karşılıklı konuşarak tüm ayrıntılar hakkında bilgi sahibi olunuz.

Botox Nedir, Nasıl Uygulanır

Botox nedir?
Gülme, kızma, üzülme, ağlama, şaşırma, gözleri kısma gibi hareketler sonucu yüzümüzdeki mimik kasları hareket eder ve buna bağlı olarak üzerindeki ciltte de kırışıklıklar oluşur. Yıllar içinde bu hareketlerin tekrarlanması sonucu ciltte oluşan kırışıklıklar kalıcı hale gelir. Kişinin mimiklerini kullanma alışkanlığı, güneşe maruz kalma süresi, cilt ve kas yapısı, yaş ve cinsiyetine göre bu kırışıklıklar da değişik derecelerde olur.

Botox uygulamasında kullanılan madde, Clostridium botulinum adlı bakteri tarafından salgılanan bir proteindir. Bu madde sinirlerden kaslara olan elektriksel iletiyi bloke ederek, uygulanan bölgedeki kasın fonksiyonunu geçici olarak azaltır veya yok eder. Kas fonksiyonunu kaybedip kasılamayınca, üzerindeki ciltte oluşan kırışıklıklar da azalır veya yok olur. Botox etkisi süresince bu mimik kasları isteseniz de çalıştıramazsınız. Bu nedenle şaşkınlık ve kızgınlık ifadeleri başta olmak üzere yüzdeki sevinç ve üzüntü ifadelerin birçoğunu kaybedersiniz. Bu dönem içinde cilt kendisini toparlama fırsatı bulur.
Botox bir mucize değildir. Yüzünüzde kalıcı olarak hiçbir değişiklik yapmayacaktır. Ayrıca sizi 20 yıl önceki görünümünüze de kavuşturmayacaktır. Botox uygulamaları sadece yüzünüzün belli bölgelerindeki kırışıklıklarda geçici düzelme sağlar.

Botox
•    Alın bölgesindeki yatay çizgiler,
•    İki kaş arasında yer alan ve çatık kaş görünümüne yol açan çizgiler,
•    Her iki kaş yan taraflarının yukarı kaldırılması
•    Her iki göz yan tarafında yer alan ve yüz yaşlanmasını gösteren çizgiler ve kırışıklıklar (kaz ayağı çizgileri ) ,
•    Alt göz kapağındaki çizgiler ve kısık göz şikayetinin düzeltilmesi,
•    Burun köküne yakın yer alan yatay çizgiler,
•    Burun ucunun kaldırılması,
•    Gülerken üst dişetinin görünmesi,
•    Üst ve alt dudaktaki dikey çizgiler (sigara içimi çizgileri ),
•    Dudak köşelerinin yukarıya kaldırılması,
•    Alt dudak ile çene arasındaki yatay çizgi,
•    Çene cildinin daha pürüzsüz hale getirilmesi,
•    Boyundaki yatay çizgilerin ve dikey bantların tedavisi,
•    Eller, ayaklar, yüz ve koltuk altındaki aşırı terlemenin
tedavisi için Botox kullanılabilir.

Botox nasıl uygulanır?
Tedavi bölgesi, 30-45 dakika önce temizlenerek, lokal aneztezi yapan krem uygulanır.
Botox maddesi çok ince uçlu özel iğneler ile birkaç noktadan kas içine enjekte edilir. Uygulama esnasında hastayı rahatsız eden bir ağrı şikayeti oluşmaz.
Tedavi Nasıl uygulanır?
– Hasta yatırılmaz, yarı oturur pozisyona getirilir.
– Enjeksiyonlar, 30 G’lık iğnelerle kas içine 30 – 45 derecelik açıyla uygulanır.
– Her noktaya ortalama 4-7 Ü Botox enjekte edilir (Bu dozu doktorunuz değiştirebilir).
-Tüm uygulama 10-15 dakika sürer.
Hastaya öneriler;
Tedavi sonrası 4 saat kadar mimiklerini kullanmamalıdır (yani gülmemelidir) ve yatmamalıdır (Aksi takdirde ilaç yayılabilir. Amaç, uygulandığı yerde ilacın etkisini göstermesidir). Botox uygulamasından hemen sonra yüz yıkanabilir ve her türlü makyaj ürünü kullanılabilir. Botox uygulamasından sonra, injeksiyon yapılan bölgelere iki gün masaj yapılmamalı, özellikle makyaj temizlenirken o bölgeler fazla ovuşturulmamalıdır. Yine iki gün için aerobik, step gibi egzersiz programlarına ara verilmelidir. Gerekli olursa 15 gün sonra hasta kontrole çağrılır.
Botox etkisi ne kadar sürer?
Botox’un etkisi uygulamadan 3-7 gün sonra başlar ve bu etki üç-dört ay devam eder. Uygulamaların sayısı arttıkça Botox’un etkisi 12 ay kadar devam edebilir.
Botoxun zararı varmı?
Botox 15 yıldır estetik amaçlı olarak kullanılmaktadır. Kas hastalıklarında kullanımı ise çok daha eskiye dayanmaktadır. Bu süreler içinde Botox’un hiçbir yan etkisi saptanmamıştır. Amerikan ilaç araştırma dairesi FDA’nın da onayladığı Botox tüm dünyada yaygın olarak kullanılmaktadır.
Botox uygulamalarının riskleri ;
– Enjeksiyon bölgesinde kızarıklık, morluk, şişlik(1-2 gün) nadiren sürebilir.
– Geçici Baş ağrısı
– Ptozis(göz kapağı düşüklüğü): zamanla düzelir
Alerji yapar mı?
– Allerjik değildir. Hassasiyet için teste gerek yoktur.

 

Kaynak: Türk Plastik Cerrahi Derneği

Liposuction-Yağ Aldırma

Liposuction
Liposuction “lipos=yağ” ve “suction=emmek” sözcüklerinin birleşiminden oluşmuştur ve “vakumla yağ emmek” anlamına gelmektedir. Vakumlu bir pompaya bağlı özel tasarlanmış kanüller aracılığıyla vücudun çeşitli bölgelerinden yağ emme tekniğidir. Kanüller kullanılarak yapılan liposuction yaklaşık çeyrek asırdır uygulanmaktadır. “Liposhaping, lipoplasty, liposculpture, suction assisted body contouring, suction lipectomy, liposhifting” gibi çeşitli adlarla anılan tekniklerin temelinde liposuction ve alınan yağın gerekli yerlere yeniden enjekte etme yatar. Aslında, tüm yapılan işlemlerde amaç, vücudun çizgilerini değiştirmektir. Hemen tüm bu işlemler temelde liposuction tekniğine dayanır.
Birçok teknik kullanılarak yağ emme işlemi gerçekleştirilebilmektedir. Kuru teknik, ıslak teknik, şişirme (tümesan) tekniği, ultrason yardımlı liposuction (UAL), Power-Assisted Liposuction (PAL) tekniği bunların arasında sayılabilir.
1.    Tümesan Teknik (Şişirme Tekniği)
Tümesan teknikte çok miktarda serum, bir miktar anestezik ilaç ve adrenalin ve bazen bikarbonat ile karıştırılarak liposuction yapılacak alanlara enjekte edilir. Bu sayede enjeksiyon yapılan alanlarda uyuşma sağlanır. Bu teknikte genellikle genel anestezi kullanılmasının gerekmediği iddia edilse de, bol miktarda sıvının cilt altına verilmesi hastada rahatsızlık ve ağrıya neden olabilir. Bu nedenle hastalar, enjeksiyon sırasında geçici olarak uyutulabilirler. Tekniğin ameliyat sonrası dönemde hastanın ağrısını oldukça azalttığı ve 16 saat kadar daha anestezinin etkisinin sürdüğü iddia edilmektedir.
İşlemde kullanılan bütün kanül tipleri, liposuction yapılacak olan yağ dokusunda delikler açarken hem yağ dokusunu emer, hem de geçtiği alanda çevredeki yağ hücrelerini tahrip eder. Bu nedenle, gereğinden fazla liposuctiondan kaçınılmalıdır, aksi taktirde çökmeler oluşabilir.
2.    Ultrasonik Liposuction
Ultrason yardımlı liposuction son yıllarda popüler olmuş bir tekniktir. Birçok uzman ultrason yardımlı liposuctiona, normal liposuctiona bir alternatif olarak tek başına değil, özellikle sert alanlarda faydalı ve tedavi sırasında harcanan gücü azaltan yardımcı bir yöntem olarak bakmaktadır. Bazıları ise ultrasonik teknik kullanmanın daha düzgün bir vücut çizgisi oluşturmada yararlı olduğunu düşünmektedir. Ancak bazı sakıncalarının olması ultrason yardımlı liposuction’ın yaygınlaşmasını önlemiştir.
3.    Lazer Yardımlı Liposuction
Lazerlipoliz daha çok tümesan liposuction ile birlikte kullanılmaktadır.  Genellikle küçük alanlarda, vakumla emme işlemi yapmadan yağ dokusunu eritmek için kullanılmaktadır. Cihaz istenen alanda 12 dakika kadar tutulduktan sonra çok küçük kesiler yapılarak eriyen yağ dışarı alınır. Eriyen yağ dokusu küçük miktarlarda olduğundan sorunsuz olarak vücut tarafından uzaklaştırılabilmektedir.  Cihaz ısı üretmediği için yanıklara neden olmamaktadır.
4.    Yüzeysel Liposuction:
Yüzeysel liposuction son 10–15 yıldır uygulanmakta olan bir tekniktir. Derin tabakalardaki yağ dokusunun yanında cildin hemen altından yağ emme esastır. Böylece deri sarkması ihtimali olan kişilerde daha sıkı bir cilt elde edilebilmektedir. Ancak cildin hemen altında olan travmanın deriyi besleyen kan damarlarını tahrip ederek daha kötü iyileşmeye yol açabileceği de akılda tutulmalıdır. Ciltte renk değişiklikleri de oluşabilecek bir sorundur. Ancak yüz ve boyunda yoğun damar ağı nedeniyle yüzeysel liposuction çok daha güvenle uygulanabilir.
İnce kanüller yardımıyla, yüzeydeki yağ dokusunun alınması ve deri altında oluşturulan düşük miktarda tahriş yardımıyla; deride çekme ve dolayısıyla daha gergin bir yüzey sağlayabilen bu işlem, gerçekten de deri fazlasını düzeltip, sellülit için belli bir oranda düzelme sağlayabilir. Bu tekniğin teorik olarak işe yaramasına rağmen, bazı olumsuz sonuçları da doğurabileceğini bilmek gerekir. Bu konuda yeterince deneyimli olmayan kişilerce yapıldığında istenmeyen sonuçlarla yüzleşmeniz kaçınılmaz hale gelebilir. Bölgesel kalıcı deri hasarları, kalıcı renk değişimi, yüzeysel damarlamada artış ve hatta o bölge derisinin canlılığını kaybetmesi olasıdır.
Temel olarak vücudun hemen her bölgesine uygulanabilen liposuction, bayanlarda en sık karın, kalça ve uyluklar ve diz bölgelerine; erkeklerde ise en sık bel ve karın bölgeleri ile meme bölgelerine uygulanmaktadır. Ayrıca kol, ayak bilekleri, boyun ve ense, yüz liposuction uygulanan alanlardır.
Liposuction halk arasında bilinenin aksine, esas amacı kilo vermek olan kişiler için ideal bir teknik değildir. Ancak buna rağmen diyet ve egzersiz yöntemlerine yardımcı olmak üzere zaman zaman kilo vermek isteyen hastalarda da uygulanabilmektedir. Liposuction temel olarak ideal kiloda veya ideal kiloya yakın kişilerde, egzersizle ve diğer yöntemlerle verilmesi pek mümkün olmayan bölgelerdeki estetik olmayan yağ kitlelerinin uzaklaştırılması için kullanılmaktadır. Temel olarak her yaşta uygulanabilse de yağ dokusunun uzaklaştırılması sonucu altı boşalmış olan derinin eski gerginliğini elde edebilmesi için yeterince elastik olması gereklidir. Aksi takdirde cilt sarkmaları olabilir ve bu sarkan derinin ek yöntemlerle alınması gerekebilir.
Liposuction yaptıracak olan kişinin öncelikle genel sağlık durumunun iyi olması gereklidir. Çünkü işlem rasgele muayenehanelerde ve polikliniklerde yapılabilecek basit bir işlem değil; aksine ciddi bir cerrahi işlemdir.
Liposuctionda temel olarak genel anestezi kullanılsa da küçük alanlar için lokal anestezi kullanılabilir.
KİMLER LİPOSUCTİON İÇİN UYGUN DEĞİLDİR
•    Bağ dokusu hastalıkları
•    Kan pıhtılaşmasında sorunlar ve kanama bozuklukları
•    Lupus
•    Şeker hastalığı
•    Kalp-akciğer hastalığı, yüksek tansiyon
•    Depresyon
•    Aşırı şişmanlık
•    Yara iyileşmesinde sorunlar
•    Son 6 ay içinde Roaccutane® kullanan hastalar
•    Sigara
•    Alkolizm ve ilaç bağımlılığı
•    Hamilelik

Kişinin sağlıklı olması aranan ilk koşuldur. Dolayısıyla, kişinin tıbbi geçmişi ve sahip olduğu hastalıklar hassasiyetle sorgulanmalıdır. Sistemik bir hastalık durumunda ise, hastanın doktoru ve ameliyatta bulunacak olan anesteziyoloji uzmanıyla görüşülerek, işlemin yapılabilirliği ve alınacak önlemler kararlaştırılmalıdır. Kan pıhtılaşmasını etkileyen ilaçlar örneğin aspirin, işlemden en az iki hafta önce kesilmelidir, aksi takdirde aşırı kan kaybı, kan toplanması ve aşırı morarma olabilir. Bunların bir kısmı geçici olsa da kan toplanması, yani hematom oluşumu, istenmeyen neticelere, düzensizliklere sebep olabilir. Bir takım bitkisel ürünler de kanama eğilimi yapabilir. Böyle bir durumda hastanın hekimine danışması ve bu maddelerin kullanımını kesmesi gerekmektedir. Bazı önemli hastalıklar vardır ki bu durumlarda kullanılan pıhtı önleyici ilaçlar kesilemez. Böyle bir durumda liposuction yapılmaması gerekir.
Genellikle vücuttaki yağ hücre sayısının ergenlik çağından sonra hemen hemen sabit bir sayıda kaldığı düşünülmektedir ve yağ hücre sayısının fazla olduğu alanlarda biriken yağın diyet ve egzersize dirençli olduğu iddia edilmektedir. Erişkinde kilo artışı genellikle yeni hücrelerin oluşmasıyla değil, var olan hücrelerin büyümesiyle gerçekleşir.
Yağ hücresi liposuction ile emilerek uzaklaştığında söz konusu hücre tamamen yok olmuştur. Ancak kalan hücrelerin de diyete dikkat edilmediği takdirde yağ depolayarak büyümeleri söz konusu olabilir; hatta eskisinden daha fazla kitle oluşturmaları mümkündür. Bu nedenle liposuction ameliyatlarından sonra egzersiz ve dengeli beslenme çok önemlidir.
Elastikiyeti iyi bir cilt çok önemlidir. Ancak yaş tek başına etkili bir faktör değildir. 16-80 yaş arasındaki pek çok kişinin liposuctiondan fayda göreceği düşünülse de, 18 yaşın altında metabolik dengenin tam olarak olgunlaşmadığı ve hastanın vücut ölçülerinin sabitlenmediği için bu ameliyat, 18 yaşından önce yapılmamalıdır. Çok ileri yaşlarda ise liposuction faydalı olsa bile, deneyimlerimiz genellikle ek işlemlerle cilt dokusu fazlalığının alınması gerektiğini göstermektedir.
Ameliyat Öncesi:
İşlem öncesi yağlanma bölgeleri ve yapısı incelenir, elde edilen sonuçla ilgili ayrıntılar konuşulur. İşlemden önce kilo vermek yararlı olacaksa bu konuda size bilgi verilir, ayrıca deri elastikiyeti yeterli değilse işlem öncesi LPG uygulanması yararlı olabilir. Hastanın geçmişindeki önemli rahatsızlıklar ve sürekli kullandığı ilaçlar varsa mutlaka doktora bildiriniz. Gerekli bilgiler ve iyileşme süreciyle ilgili ayrıntılar konuşulduktan sonra işlem yapılmadan önce 10 gün süreyle aspirin alınmamalıdır. Bitkisel çaylar, E vitamini ve koenzim Q gibi kan sulandırıcı ajanlardan kaçınılmalıdır.  İşlem öncesi bir süre aç olunmalıdır. Süre ile ilgili olarak size bilgi verilecektir
İşlem genel anestezi, sedasyon ve lokal anestezi veya sadece lokal anestezi ile yapılır. İşlem günü veya bir gece öncesinde duş alınmalıdır.  İşlemden önce çalışılacak alanların belirlendiği çizimler yapılır ve kendinizi daha rahat hissetmenizi sağlayan bazı ilaçlar kullanılır.
Ameliyat:
İşlem sırasında yağ alınacak bölgelere özel bir sıvı enjekte edilir. Bu sıvı ameliyat bölgesinin uyuşmasını, kanama miktarının azalmasını ve bunlara bağlı olarak yağın daha kolay alınmasını sağlar. İşlem ince metal tüpler ve vakum oluşturmak amacıyla kullanılan şırıngalar veya emici motor ile yapılır. İşlem süresi uygulama bölgesi ve alınacak yağ miktarına göre değişir.
İşlem bittiği zaman vücudunuza özel bir korse giydirilir. Bunun amacı kapalı bir alanda gerçekleştirilen işlemin kaçınılmaz bir şekilde oluşturacağı şişliği sınırlamak ve işlem sonrası kişinin daha rahat hareket etmesini sağlamaktır.
Ameliyat Sonrası:
Yağ alınan bölgelerden işlemden sonra yaklaşık 12-24 saat süren sızıntıların oluşması beklenen bir durumdur. Bu sızıntılar giderek azalır ve bir süre sonra tamamen kaybolur. İşlemden sonraki ilk 48 saat işlem bolgelerinde ve vucudun genelinde sıvı toplanması (ödem) oluşur. 2 gün içinde giderek artan bu durum 3. günden itibaren azalmaya başlar. Bu nedenle ilk 2 günü istirahat ederek geçirmek yararlıdır.  Özellikle ilk gün olmak üzere bir kaç gün süre ile halsizlik ve yorgunluk hissi doğaldır. Sıvı alımına özen gösterilerek bu şikayetler azaltılabilir. Sıvı alımında amaçlanan günde ortalama 2 lt. elektrolit içeren (tuz, şeker -şeker ve tansiyon hastalığınız yoksa-) değişik sıvılar alınmasıdır.
İşlemden sonra, özellikle ilk hafta tartıda kilo azalması beklenmemelidir. Vücutta oluşan şişlik ve verilen sıvılara bağlı olarak, tartıldığınızda kilonuz işlem öncesindeki kadar, hatta daha da fazla olabilir.
İşlem sırasında ve sonrasında enfeksiyona karşı önlem olarak antibiyotik kullanılmaktadır. Vakumla yağ alınması çok ağrılı bir işlem olmamakla birlikte kişinin ağrı eşiğine bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Çoğunlukla ağır spordan sonra rastlanan ağrılara benzemektedir. İlk günlerde fazla olmakla birlikte ilerleyen günlerde azalır. İşlem sonrası, şikayetleri azaltmak amacıyla, ağrı kesici ilaç kullanmanız önerilir. Ağrıya karşı uygulanacak bir diğer yol, sizi rahatsız eden bölgelere 10-15 dk. süreyle soğuk uygulamasıdır. Bu işlem eldiven içine yada torbalara buz konularak operasyon bölgelerine bir havlu yardımıyla yapılabilir. Buz deriye doğrudan temas etmemelidir.
İşlem sonrası 3. günden itibaren üzerinizde korse ile dolaşmanızda ve günlük işlerinizi kendinizi fazla yormadan yapmanızda bir sakınca yoktur.  Üzerinizde korse ile duş yapmanıza 2. günden sonra izin verilir. Daha sonra korse, saç kurutma makinesinin ılık ayarıyla kurutulmalıdır. Korsenin ilk hafta hiç çıkarılmadan giyilmesinde yarar vardır. Korsenin ağ kısmı çıkarılmadan tuvalete girilecek şekilde planlanmıştır. İlk haftadan sonra korse gece çıkarılıp gündüz giyilmek şartıyla 5 hafta daha kullanılmalıdır.
İşlemden bir hafta sonra egzersizlere başlamak ve uzun yürüyüşler yapmak oldukça yararlıdır İzleyen günlerde ve haftalarda giderek daha ağır sporlara izin verilir. İşlemden sonra 6 hafta süreyle sauna, solaryum, buhar banyosu ve güneş banyosu yapmak sakıncalıdır. Bunlar iyileşmekte olan dokuların şişmesine yol açarlar.
Genellikle işlemden sonra dokudaki şişliklerin geçmesi ve vücudun formunu alması 6 haftadan sonradır. Bu dönem diyet ve egzersizle değerlendirilecek olursa elde edilen sonuç daha iyi olur.  Deri elastikiyetiniz iyi değilse, işlemden sonra LPG uygulaması, ultrasound ve el masajı gibi yöntemlerden yararlanmak gerekebilir.

Liposuction işleminin riskleri:
Her cerrahi girişim belirli oranda risk içermektedir. Bir kişinin cerrahi girişimi seçmesinde temel faktör risk ve yarar kıyaslamasına dayanmaktadır. Hastaların çoğu bu komplikasyonları yaşamasa da riskleri, komplikasyonları ve sonuçları anlamanız açısından her birini plastik cerrahınızla tartışmanız gerekir.

Erken Dönem:
Kanama: sıvı enjeksiyonu ve ince kanül kullanılmana bağlı olarak giderek azalmıştır. İlk 24 saat içinde görülen ve doğal olan sızıntıları kanama ile karıştırmamak gerekir.
Enfeksiyon: Son derece nadir rastlanır. İşlem sonrası antibiyotik kullanımı ve hijyen kurallarına uyulması bu riski azaltır. Belli bir bölgede hassasiyetin artması, ısı ve sıcaklık artışı enfeksiyon bulguları olabilir. Bu durumda doktorunuzu aramalısınız.
Aşırı morluk ve şişlikler: Uygulama yapılan bölgede bir miktar morluk ve şişlik olması doğaldır. Aşırı morluklar korsenin yanlış kullanılması, alınan bazı ilaçlar, kişinin kanama eğilimine bağlı olabilir. Ameliyattan sonra oluşan şişlikler 1-3 ay içerisinde oldukça azalır ve 6-12 ay sonunda nihai sonuç elde edilir. Oluşan morluklar kişiden kişiye değişmekle beraber birkaç hafta içinde hemen tüm hastalarda morluklar geçer.
Seroma: Liposuction işlemi uygulanan alanlarda sıvı birikebilir. Bu sıvıyı boşaltmak için ek tedaviler ve cerrahi gerekebilir.
İşlem bölgesindeki doğrudan uyuşma: Liposuction sonrası ciltte geçici his kaybı olabilir. Azalmış veya tam his kaybı çok nadir görülebilir ve tamamen düzelmeyebilir.
Büyük miktarda sulandırılmış lokal anestezikler ve epinefrinin yağ birikintilerine ameliyat sırasında enjekte edilmesi sıvı yüklenmesine neden olabilir veya bu ilaçlara karşı sistemik reaksiyon gelişebilir. Hastaneye yatmayı da gerektirecek tedavi yöntemlerinin uygulanması gerekebilir.
Nadir olarak liposuction çok sayıda ve geniş alanlara bir defada uygulandığı zaman ciddi travmaya yol açabilir. Ciddi komplikasyonlar nadir olarak görülse de enfeksiyon ve çok fazla sıvı kaybı hayatı tehdit edebilecek durumlara yol açabilir. Böyle bir durumda ek tedavi uygulamak gerebilir.
Karın bölgesine yapılan liposuctionlarda, karın içi organların delinmesi nadir de olsa çok ciddi bir komplikasyondur.
Allerjik reaksiyon: Nadir olarak flaster, sütür materyali ve topikal preparatlara karşı lokal reaksiyonlar bildirilmiştir. Cerrahi sırasında kullanılan ilaçlara karşı gelişen sistemik reaksiyonlar daha ciddidir. Allerjik reaksiyonlar ek tedavi gerektirir.

Geç Dönem:
Düzensizlikler: Özellikle deri elastikiyetinin iyi olmadığı durumlarda karşılaşılabilen yer yer girintiler ve çıkıntılardır. Ameliyat sonrası erken dönemde daha sık görülürler, şişlikler azaldıkça bunlar da azalırlar ancak kalıcı olabilirler ve düzeltilmeleri için ilk ameliyattan sonra 6. aya kadar beklenmelidir.
Genellikle iyi yara iyileşmesi beklenmesine rağmen, cilt ve derin dokularda anormal nedbeler oluşabilir. Bu nedbeler etraf dokulardan farklı renge sahiptir. Tedavilerinde cerrahi dahil ek tedaviler kullanılabilir.
İşlem öncesinde; deri gevşek ve sarkıksa vakumla yağ alınması yeterli olmaz. Deriyi geren cerrahi işlemlerin eklenmesi gerekebilir. Eğer, bu önerilmesine rağmen kişi ek cerrahi girişimi kabul etmemişse, vakumla yağ alınan bölgelerde sarkmalar ve deri bolluğunun yol açtığı sorunlar olabilir. Bu durumda ya tek başına yağ alınması uygulanmamalı, liposuction ile aynı anda veya sonrasında germe operasyonları eklenmelidir.
Çok yüzeysel yapılan vakumla yağ alma işlemlerinde, deride bazı kalıcı renk değişiklikleri karşımıza çıkabilir. Bu durum özellikle aynı bölgeye birden çok vakumla yağ alınması işlemi uygulandığında gerçekleşir.
Anestezi: Hem lokal hem de genel anestezi risk içerir. Anestezi ve sedasyonun komplikasyon ve hatta hayatı tehdit etme olasılığı vardır.
1.    Akciğerlerinizde küçük alanlarda kapanma görülebilir. Bu durum, akciğer enfeksiyonu riskini artırır. Antibiyotik kullanımı ve solunum fizyoterapisi gerekebilir.
2.    Bacaklarda kan pıhtılaşması sonucu şişme ve ağrı olabilir. Bu pıhtılar nadiren bulunduğu yerden ayrılıp kan dolaşımıyla akciğerlerinize gidip ölüme varan sonuçlara neden olabilir. Yağ embolisi sendromu, yağ damlacıklarının akciğerlere kaçması ile gerçekleşir. Bu çok nadir ama hayati tehlikesi olan bir komplikasyondur. Bu durumda hasta yatırılarak ek tedavi uygulanmalıdır.
3.    İşlem sırasında kalp krizi/felç, hatta ölüm görülebilir.
4.    Şişman hastalarda ve/veya sigara içenlerde yara yeri ve solunum yolları enfeksiyonları, kalp ve akciğer sorunları ve damar içi pıhtılaşma görülebilir.
Tatminkâr olmayan sonuç: Cerrahi sonuç sizi tatmin etmeyebilir. Sonucu iyileştirmek için ek cerrahi girişim gerekebilir.
Alternatif Tedavi:
Alternatif yaklaşım yağ birikiminin olduğu bölgeleri tedavi etmemektir. Diyet ve egzersiz bütün vücut yağını azaltmak için etkilidir. Bazı hastalarda liposuction işlemine ek olarak deri ve yağ dokusunun fazlalığı direkt olarak çıkarılabilir.

 

Kaynak: Türk Plastik Cerrahi Derneği

Mamoplasti- Göğüs Büyültme Küçültme ve Simetri Sağlama

Plastik cerrahi girişimleri içinde meme büyütme cerrahisi kadar hem bilimsel hem de politik tartışma yaratan başka bir girişim yoktur. Bugün Amerika Birleşik Devletleri’nde 2 milyondan fazla kadında meme protezi bulunmaktadır. Bu sayı ülkemizde de giderek artmaktadır. Meme büyütme cerrahisi aşağıda belirtilen çeşitli nedenlerle yapılan cerrahi bir girişimdir:
*Kişisel sebeplerle memelerinin küçük olduğunu düşünen kadınlarda vücut hatlarını düzeltmek için,
*Gebelik sonrası meme hacmindeki kaybı düzeltmek için,
*Meme büyüklüğünde simetrinin sağlanması için,
*Çeşitli durumlarda memeyi yeniden oluşturmak için,
*Tıbbi ya da kozmetik nedenlerle yerleştirilen meme implantlarının (protezlerinin) değiştirilmesi için.
Meme büyütme ameliyatlarının tarihçesi ideal protezi arama çabaları ile doludur. Bu işlemin başlangıcı meme büyütmek amacıyla lipom adı verilen yağ bezelerinin kullanıldığı 19.yüzyıl sonlarına kadar uzanmaktadır. Ancak günümüzde kimyasal olarak zararsız, kanser oluşturmayan ve kolay elde edilebilir polimer bazlı protezler kullanılmaktadır. Modern meme protezleri, doğada polimer zincirinin uzunluğuna ve karmaşıklığına göre katı, sıvı ya da jel olarak bulunabilen polidimetil siloksandan elde edilmektedir. Silikon, silikon-karbon bazlı bu polimer ailesinin jenerik ismidir.
Meme protezleri, şekil, içerik ve yüzey yapısı açısından incelendiğinde iki gruba ayrılmaktadır. Şekline göre meme protezleri yuvarlak ve anatomik (damla) olarak ikiye ayrılırlar. Yuvarlak protezlerin yatay ve dikey taban çapları birbirine eşittir. Anatomik protezlerde dikey çap, yatay çaptan biraz daha uzun olup, protezin yüksekliği alt kutupta üst kutuptan fazladır. Anatomik olarak adlandırılmasının sebebi memenin şekline daha çok benzemesinden ileri gelmektedir. İçeriğine göre ise piyasada silikon jel ile dolu protezler ve fizyolojik serum, yani fizyolojik tuzlu su ile dolu protezler bulunmaktadır. Bunlarda silikondan oluşan katı zarfın içinde silikon jel ya da fizyolojik serum bulunur. Yüzey yapısına bakıldığında ise protezler yüzeyi düz ve pürtüklü protezler olarak iki gruba ayrılmaktadır. Pürtüklü yüzeyli protezlerin çevresinde kapsül oluşumunun düz yüzeyli olanlara göre daha az olduğu saptanmıştır.

Silikon meselesi
Son 50 yıl içinde silikon ve silikon içeren çeşitli protezler hakkında 2000’den fazla çalışma yayınlanmıştır. Silikon ilk kez tıbbi protez olarak hidrosefalili hastalarda uygulanan ventriküler şantlarda kullanılmıştır. Daha sonraki yıllarda kullanıma giren endotrakeal tüpler, göz içi lens protezleri, yapay kalp kapakçıkları ve doğumsal eksiklikler için uygulanan yüz implantlarında da silikon bulunmaktadır. Daha ötesi, günlük olarak kullanılan şırıngalar ve intravenöz kateterlerin de içinde silikon vardır. Bugün, A.B.D.’de, meme protezleri dışında, 2 milyondan fazla hastanın vücudunda silikondan yapılmış çeşitli protezler bulunmaktadır.
Geçtiğimiz 20-25 yıl içinde, A.B.D.’de yazılı ve görsel basın, mahkeme avukatları, çeşitli sosyal gruplar ve Amerikan Gıda ve İlaç Kurumu (Food and Drug Administration, FDA) aracılığı ile silikon meme protezlerine karşı bir kampanya başlatılmış ve özellikle silikon jel meme protezlerinin birtakım romatizmal hastalıklar ve meme kanseri ile ilişkisi olduğu; süt veren annelerde ise zararlı olduğu konusunda tartışma ortamı yaratılmıştır. Ayrıca 1992 yılında FDA, silikon jel meme protezlerinin kullanımını, meme rekonstrüksiyonu ve uzun dönemli klinik çalışmalara katılan az sayıda meme büyütme hastaları dışında yasaklamıştır. O tarihten beri yapılan çalışmalar bu ilişkilerin varolmadığını birçok kez göstermiştir. En son 1999 yılında, Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi Tıp Enstitüsü tarafından yapılan 2 yıllık bir araştırmada, silikon jel protezler ile meme kanseri ve romatizmal hastalıklar arasında hiçbir ilişki bulunamadığı gibi; doğmamış çocuklar ve meme emen çocuklar için de bir tehlike oluşturmadığı sonucuna varılmıştır. Bugün gelinen noktada FDA yasağının halen yürürlükte olmakla birlikte kalkmak üzere olduğu bilinmektedir.
Meme protezlerinin meme kanseri ile ilişkisi:Silikon protezlerin meme kanserine yakalanma riskini artırıp artırmadığı ve oluşan bir meme kanserinin saptanmasını gizleyip gizlemediği konusu uzun yıllardır tartışma ve merak konusudur. 1995 yılında Kanada’da 11.000 hasta üzerinde yapılan ve bugüne dek yapılmış en fazla hasta sayısına sahip bir araştırmada, meme büyütme ameliyatı uygulanmış hastalardaki meme kanseri görülme oranı, meme protezi olmayan hastalarla karşılaştırılmış ve sonuçta meme büyütme ameliyatı uygulanan hastalardaki meme kanseri görülme sıklığında genel nüfusa oranla istatistiksel olarak belirgin fark olmadığı saptanmıştır.
1999 yılında, Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi Tıp Enstitüsü tarafından yapılan araştırmada da meme protezli hastalarda ilk ya da tekrarlayan meme kanseri görülme sıklığında bir artış olmadığı görülmüştür.
Meme protezleri hakkında diğer bir kuşku kaynağı da, bu protezlerin mammografi sırasında x-ışınlarını engelleyerek meme kanserinin tanısını geciktirmesidir. Ancak bu konuda da yapılan çalışmalar göstermiştir ki, protezli hastlarda mammografinin etkinliği protez olmayan hastalar ile hemen hemen aynıdır. 10 yıldan uzun süredir bulunan meme protezlerinde, protezin çevresindeki kapsülün içinde ince kalsiyum tabakaları oluşabilmektedir. Her ne kadar küçük lezyonları gizleme ya da kanseri taklit etme gibi durumlara yol açmadığı söylense de dikkatli olunması ve mammogramların özellikle protezli hastaların mammografisinde deneyimli radyologlar tarafından incelenmesi gerekmektedir. Ayrıca, göğüs kasının altına protez yerleştirilen hastaların mammografik incelemesinde, meme bezinin altına yerleştirilen protezlere oranla daha iyi görüntü edildiği bildirilmektedir. Öte yandan, mammografi yapılamayan hastalarda, meme ultrasonografisi ve manyetik rezonans görüntüleme ile de meme dokusu incelenebilmekte ve şüpheli lezyon varsa saptanabilmektedir.
Özet olarak, meme protezli hastalarda meme kanseri gelişme riskinde bir artış olmadığını söyleyebiliriz.

Meme protezlerinin hamilelik ve emzirme ile ilişkisi: 1994 yılında İngiliz Sağlık Bakanlığı’nın bir araştırmasına göre annedeki meme protezlerinin bebekte herhangi bir tehlike oluşturmadığı bildirilmiştir. Bu çalışmanın sonucunda meme protezi olan annelerin emzirmesine engel olacak hiçbir kanıt bulunamamıştır. 1991 yılında yapılan bir çalışmada meme protezi olan annelerde, anne sütünde düşük düzeylerde silikon saptanmış; ancak bu çalışmada aynı miktarda silikonun, meme protezi olsun olmasın, çalışma grubundaki tüm annelerin sütünde bulunduğu ortaya çıkmıştır. Hatta 1999 yılındaki Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi Tıp Enstitüsü tarafından yapılan çalışmada inek sütü ve mama formüllerinde bile anne sütünden daha fazla miktarlarda silikon bulunduğu gösterilmiştir.
Meme büyütme cerrahisi uygulanan hastalarda emzirmenin etkilenmesi ancak teknik sebeplerden olabilir. Örneğin, memebaşı çevresinde yapılan kesilerde, meme başının alt yarısına gelen süt kanalları kesilebilir. Ancak memealtı ve koltukaltı kesilerinde böyle bir durum ile karşılaşılmadığı gibi; protezler meme altı ya da kas altı düzlemlere yerleştirildiğinden ötürü meme bezine herhangi bir zarar gelmesi de söz konusu değildir.
Meme protezlerinin romatizmal hastalıklarla ilişkisi: 1988 yılında meme protezi bulunan bir hastada skleroderma rapor edilmesi ile, silikon protezlerin otoimmün hastalıklarla bir ilişkisi olup olmadığı sorusu gündeme gelmiştir. Meme protezi olan bazı kadınlarda semptomları immün sistem hastalıklarından sistemik lupus eritemotozusa, romatoid artrite, sklerodermaya veya diğer artrit benzeri durumlara benzer hastalıklar bildirilmiştir. İmplante silikon ve bağ dokusu bozuklukları ile ilişkinin varlığı literatürde mevcuttur. Bugüne kadar silikon jel ya da fizyolojik serum ile dolu protezi olan kadınlarda bu hastalıkların artış riskine ilişkin bilimsel bir delil bulunmadığı gibi, bu olasılık tamamen ekarte de edilememiştir. Eğer nedensel bir ilişki tanımlanmış olsaydı, immün ve bilinmeyen bozuklukların teorik riski düşük olabilirdi. Daha önceden bağ dokusu hastalığı olanlarda meme protezinin hastalık üzerine etkisi bilinmemektedir. Silikon jel dolu implantların aksine fizyolojik serum dolu olanlar tuzlu su içerir. Ancak, her ikisi de, silikon içeren lastik çepere sahiptir. Otoimmün hastalık riskininin artışı fizyolojik serum dolu olanlar için de geçerlidir. Meme protezli hastalarda anti silikon antikorlarla hastalık arasında bir ilişki kanıtlanamamıştır. Son dönemde, meme protezinin ve nedbe doku kapsülünün çıkarılmasının otoimmün hastalığının önlenmesi ya da gidişinin etkilenmesi arasında bağ olduğuna dair yeterli bilgi yoktur.
Ameliyat
Meme protezi yerleştirilmesi için elimizde 4 ayrı kesi seçeneği bulunmaktadır. Bunlar, koltukaltı, memebaşı çevresi, memealtı ve göbek kesilerdir. Her kesinin kendine göre üstünlükleri ve zayıf noktaları vardır. En çok tercih edilenler memealtı ve memebaşı çevresi kesilerdir. Memebaşı çevresinde yapılan kesi areola adı verilen kahverengi kısmın çevresinde oldukça küçük bir yara izi ile iyileşmekle birlikte teknik olarak süt kanallarının kesilmesi gerekebilir. Memealtı kesisinde ise meme bezine ve süt kanallarına hiç bir zarar gelmediği gibi; memealtı oluğuna oturan belli belirsiz bir yara izi ile iyileşme gerçekleşir. Koltukaltı kesisinde meme üzerinde hiç bir kesi bulunmamakta ve koltukaltından girişim yapılmaktadır. Koltukaltı ve göbek kesilerinden genellikle endoskopik olarak protez yerleştirilir. Yara izleri ameliyat sonrası erken dönemde hafif kızarık olarak belirgin olsa da zaman içinde giderek solmakta ve belirsiz hale gelmektedir. Bu kesiler aracılığı ile meme bezinin ya da göğüs kasının altında düzlemlerde uygun büyüklükte bir cep hazırlanmakta ve protez bu cebe yerleştirilmektedir.
Bu ameliyat genel anestezi altında yapılmaktadır. Genel anestezi hastanın tam olarak uyutulması ve solunumunun nefes borusuna yerleştirilen bir tüple anestezi ekibince denetlenmesi anlamına gelmektedir. Herhangi bir sorun yaşanmaması için öncelikle bazı laboratuvar testleri yapılmaktadır. Anestezi uzmanı ameliyat öncesi hastayı değerlendirmeye alacaktır. Ameliyathanede hastanın kalp atımları ve kan oksijen seviyesi ameliyat süresince, devamlı olarak elektronik cihazlar yardımıyla takip edilmektedir. Allerji veya ilaç reaksiyonu nadiren de olsa görülmekte ve ölümcül olabilmektedir. Üstelik rutin testlerle duyarlı kişiler önceden saptanamazlar. Ancak bu istenmeyen durumlar hastane koşullarında oluştuklarında, başarıyla tedavi edilebilirler ve hastaya zarar verecek bir durum olma olasılığı son derece azdır. Genel anestezi öncesi, hastanın midesi boş olacak şekilde, 6-8 saat hiçbir şey yenmemeli ve içilmemelidir.
Ameliyat sonrası da en az 4-6 saat ağızdan hiçbir şey verilmez. Bu süreler hastanın doktoru tarafından değiştirilebilir. Ameliyat 1,5-2 saat kadar sürmektedir. Ameliyat sonrası genellikle 1 saat kadar ayılma odasında izlendikten sonra, hasta odasına gönderilir. Ancak anesteziye bağlı olarak bulantı ve benzeri sorunlar olursa kalış süresi uzayabilir.
Ameliyat bölgenizi saran bir takım bantlar ve bunun üzerinde göğüslerinizi kavrayan sporcu sutyeni giydirilir. Ameliyattan sonra genellikle ilk saatlerde baş dönmesi, halsizlik ve bulantı görülebilir. Bu durumun giderilmesi için bazı ilaçlar kullanılacaktır. Ameliyattan sonra genellikle dördüncü saatte sulu gıda almanıza ve ayağa kalkmanıza izin verilir.
Ameliyat günü ya da ertesi gün taburcu işlemleriniz yapılarak eve gitmenize izin verilir. İlk iki gün genellikle istirahat ederek geçirilmelidir. Bu dönemde protezin kas arkasına ya da kas önüne konulmasına bağlı olarak farklı şikayetleriniz olabilir. Genellikle kas arkasına konulan protezlerde kol hareketleriyle ağrı artmaktadır. Bu durum ilk günlerle sınırlıdır. İlk iki günde giderek artan ödem (şişlik), üçüncü günden itibaren azalmaya başlar. Kol ve gövde rahatlar. Üçüncü ya da dördüncü günde göğsünüzdeki bantlar alınır. Sadece dikiş yerlerine konulan ısıya dayanıklı bantlar bırakılır. Bunlarla duş almanıza izin verilir.
Meme protezi uygulamalarından sonra aktiviteler ilk üç hafta için kesinlikle kısıtlanmalı, bu süreden sonra yavaş yavaş artırılmalıdır. Birinci aydan önce tenis oynanmasına ve ağır sporlar yapılmasına izin verilmez. Ameliyat sonrasını takip eden 6-8 hafta içerisinde sauna, solaryum ve buhar banyosundan kaçınılmalıdır.
Giderek azalmakla birlikte aylarca sürebilen zaman zaman batma, yanma, kramp tarzında kısa süreli ağrılar oluşabilir. Günlük yaşamı etkileyecek boyutta olmayan bu ağrıların sıklıkları ve şiddetleri giderek azalır. Bu gibi durumlarda ağrı kesici kullanılabilir. Tüm meme bölgesinde hissizlik-uyuşma ve ödem (şişlik) oluşması doğaldır. Bu, genellikle geçici bir durumdur ve bunun ortadan kalkması 6-12 aya kadar uzayabilir. Bazı durumlarda 1-2 hafta içinde ortadan kalkan morluklar görülebilir. Benzer şekilde memebaşında hissizlik, aşırı hassasiyet olabilir.
Ameliyat sonrası hastanın gündelik hayatına dönmesi, yapılan işlem, hastanın yara iyileşmesi ve hastanın toleransına bağlı olarak 10-30 gün arasında değişir.
Diğer Tedavi Seçenekleri:
Meme büyütme cerrahisi isteğe bağlı bir cerrahi işlemdir. Diğer tedavi seçenekleri arasında dışarıdan meme protezlerinin kullanımı ya da pedle desteklenmesi ya da vücudun diğer bölgelerinden doku aktarımı sayılabilir.
Meme Büyütme Cerrahisinin Riskleri:
Her cerrahi işlemin belli miktarda riski mevcuttur ve önemli olan sizin meme büyütme cerrahisi ile ilgili olanları anlamanızdır. Kişinin cerrahi bir girişimi tercih etmesinde girişimin risk ve faydalarının karşılaştırılması esastır. Pek çok hasta aşağıdaki komplikasyonlarla karşılaşmasa bile; siz hepsini plastik cerrahınızla riskleri, olası komplikasyonları ve sonuçlarını anladığınızdan emin olana kadar tartışın. Meme büyütme cerrahisi düşünen kişilerin gelecekte olası bir düzeltme cerrahisini de göz önüne almalıdır. Meme implantları sonsuza kadar aynı formda kalamayabilir.

Kanama:
Nadir de olsa cerrahi sırasında ya da sonrasında bir kanama ile karşılaşmak olasıdır. Postoperatif kanama olduğunda, biriken kanın (hematom) acil olarak boşaltılması gerekebilir. Ameliyattan on gün öncesinden başlayarak aspirin ya da ağrı kesici ilaçlar almayınız, çünkü bu kanama riskini arttırabilir.
Enfeksiyon: Bu tip bir cerrahiden sonra enfeksiyon olağan değildir, hemen ameliyat sonrası dönemde ya da implantın yerleştirilmesini takip eden dönemde gözlenebilir. Subakut ya da kronik enfeksiyonlara tanı koymak zor olabilir. Enfeksiyon gelişirse tedavi, antibiyotikleri ve  implantın çıkarılma olasılığını içerir ya da ek cerrahi girişim gerekebilir. Meme implantı varlığında enfeksiyonu tedavi etmek normal vücut dokularından daha zordur. Enfeksiyon antibiyotiklere cevap vermezse meme implantı çıkarılmak zorunda kalınabilir. Enfeksiyon tedavi edildikten sonra, yeni bir implant yerleştirilebilir. Vücudun başka bir yerinde var olan bir bakteriyel enfeksiyonun protezin etrafını sarması son derece nadir olsa da ileride geçirilecek diş ya da diğer cerrahi operasyonlardan önce koruyucu antibiyotik kullanılması önerilir.
Kapsül Kontraktürü: Geç dönem komplikasyonlar içinde en iyi bilinmesi gereken komplikasyondur. Vücuda giren her yabancı cismin çevresinde doğal olarak bir kapsül oluşur. Ancak bu kapsül çoğunlukla ince ve yumuşaktır. Titiz, dikkatli bir ameliyat ve her türlü önleme rağmen bir yabancı madde olması nedeniyle bu protezlere karşı vücut bazen aşırı tepki verebilir. Bu tepki protezin çevresinde giderek kalınlaşan bir zarla kendini gösterir. Bazı hastalarda, meme implantı çevresinde gelişen bu kapsül nedbe dokusu gibi sertleşip kalınlaşabilir ve memede şekil bozukluğu, sertlik ve ağrı oluşturabilir. Bu durumda erken dönemde ya da sınırlı bir kapsül kontraktürü mevcutsa doğallıktan biraz uzak, sert bir meme karşınıza çıkar. Eğer daha ileri evrelerde bir kapsül kontraktürü varsa memenin doğallığı bozulur, hareketleri sınırlanır, sıkılmış bir portakal görünümlü bir hal alır. Erken dönemde bazı ilaçların kullanımı yararlı olabilir. Memelerin aşırı sertliği cerrahiden kısa süre sonra ya da yıllar sonra oluşabilir. Genellikle %20’den az hastada hafiften ağıra değişen derecelerde gözlenir. Kapsül kontraktürü tek taraflı ya da iki taraflı olabilir ve görülme oranı zaman içinde artmaktadır.
İlerlemiş kapsül kontraktürlerinde protezin çevresindeki kapsülün çıkarılması, temizlenmesi, protezin konulduğu cebin genişletilmesi ve protezin değiştirilmesi gerekmektedir. Kapsül kontraktürünün kimlerde ve hangi koşullarda olabileceği konusunda kesin bir bilgi yoktur.
Meme Başı ve Cilt Duyusunda Değişme: Operasyondan hemen sonra meme başı duyusunda bazı değişiklikler olması olağandır. Birkaç ay sonra çoğu hastada normal duyu geri döner. Kısmi ya da kalıcı meme başı ve deri duyu kaybı nadiren gelişebilir.
Deride Bırakacağı İz: Aşırı nedbeleşme olağan değildir. Nadir vakalarda anormal izler oluşabilir. İzler çirkin ve çevre deriden farklı renkte olabilir. Anormal nedbeleşme için ameliyat sonrasında ek cerrahi girişim gerekebilir.
İmplantlar (Protezler): Meme implantları diğer tıbbi cihazlara benzer biçimde başarısız olabilir. Yırtılabilir, kaçak yapabilir. Fizyolojik serumla dolu bir implanttan kaçak olduğunda tuzlu su vücut tarafından emilir. Yırtık belirgin bir kaza sonrası ya da mammografi sırasında gelişebilir. Cerrahi girişim sırasında da implant hasar görebilir. Hasara uğramış ya da yırtılmış implantların onarılması imkânsızdır, çıkarılmaları veya değiştirilmeleri gerekir. Meme implantlarının sonsuza kadar aynı formda kalması beklenemez. İmplant materyelinden küçük parçaların yüzeyden kopup ayrılması mümkündür. Bunun önemi bilinmemektedir.
Protezin Dışarıya Çıkması: Protezin üzerinde yeterli kanlı canlı bir kaplayıcı dokunun bulunmaması ya da enfeksiyon sonucu protezin üzeri açılabilir. Radyoterapi ve steroid kullanımı sonrasında ciltte incelme gelişebileceği bildirilmiştir. Eğer doku yıkımı olur ve protez deriden görünür hale gelirse; protezin çıkarılması gerekebilir. Sigara içimi yara iyileşmesini ters yönde etkileyebilmektedir.

Mammografi:
Meme protezleri mamografinin daha zor değerlendirilmesine ve kanser tanısının güçleşmesine neden olabilir. Mammografi sırasında kompresyondan dolayı implant rüptüre olabilir. Mammografi teknisyenini proteziniz hakkında bilgilendirmeniz sonuçların daha iyi değerlendirilmesini sağlayacaktır. Kapsül kontraktürü gelişmiş olan hastalarda kontraktürle doğru orantılı olarak görüntüleme güçlüğü ve hastanın ağrısı artar. Ultrasonografi, özelleşmiş mammografi ve manyetik rezonans görüntüleme meme kitlelerinin saptanmasında faydalı olabilir. Özelleşmiş mammografi teknikleri ile daha çok x- ışını gerektiğinden, protezli olan kadınlar daha fazla radyasyon alırlar. Ancak, mammografi esnasında alınan x- ışını miktarı kanser riski ile kıyaslanamaz.
Ciltte Katlanma Kırışma: İmplantların görünür ve elle hissedilebilecek katlanmaları mümkündür. Bazı katlanmalar normaldir ve beklenilir. Bu bazı fizyolojik serumla dolu protezlere ve ince meme dokusuna sahip hastalarda daha belirgindir. Silikon jel ile dolu olanlar ise daha direngen yapıdadırlar. Bazı protezlerde protez kapağının hissedilmesi olasıdır. Palpe edilen kapak, kırışma ya da katlantılar tümörle karıştırılabilir; şüphe halinde ileri araştırma yapılmalıdır. Protez kendisini cilt tabakaları arasından iten güç sebebiyle meme cildi altında görünür hale gelebilir.
Kalsifikasyon: İmplantı çevreleyen nedbe dokusu içinde oluşan kalsiyum depozitleri ağrıya ve sertliğe sebep olabilir; mamografide gözlenebilir. Bu depozitler meme kanseri bulgularından ayırt edilmelidir. Eğer kalsifikasyon gelişirse; kalsifikasyonu ayırmak ya da incelemek için ek cerrahi girişim gerekebilir.
İmplantın Yer Değiştirmesi: Meme protezinin kötü yerleştirilmesi ya da kayması ilk yerleştirildiği andan itibaren olabileceği gibi, rahatsızlık ve meme şeklinde bozuklukla beraber gelişebilir. İmplant yerleştirmesinde kullanılan zor teknikler implantın kötü yerleştirilmesi ve kayması riskini arttırabilir ve bu durumun düzeltilmesi ek cerrahi işlem gerektirebilir.
İmplant Yüzeyinin Kontaminasyonu: Cilt yağı, cerrahi örtülerin iplikçikleri ya da talk, yerleştirme sırasında implant üzerinde birikebilir. Bununla ilgili negatif bir sonuç bildirilmemiştir.
Meme Protezlerinin Çıkarılması/Değiştirilmesi: Gelecekte meme protezinin ve çevre nedbe doku zarfının çıkarılması ya da değiştirilmesi cerrahi bir girişim olup riskleri ve potansiyel komplikasyonları vardır.
Anestezi: Hem lokal hem genel anestezi risk taşır. Tüm cerrahi anestezi ve sedasyon işlemlerinde en basitten ölüme kadar istenmeyen durumların görülme olasılığı vardır. Akciğerlerinizde küçük alanlarda kapanma görülebilir. Bu durum, akciğer enfeksiyonu riskini artırır. Antibiyotik kullanımı ve solunum fizyoterapisi gerekebilir. Bacaklarda kan pıhtılaşması sonucu şişme ve ağrı olabilir. Bu pıhtılar nadiren bulunduğu yerden ayrılıp kan dolaşımıyla akciğerlerinize gidip ölüme varan sonuçlara neden olabilir. İşlem sırasında kalp krizi/felç ya da  ölüm görülebilir. Şişman hastalarda ve/veya sigara içenlerde yara yeri ve solunum yolları enfeksiyonları, kalp ve akciğer sorunları ve damar içi pıhtılaşma görülebilir.
Göğüs Duvarı Deformitesi: Göğüs duvarı deformitesi doku genişletici ve meme protezi kullanımına ikincil bildirilmiştir. Bunun belirgin bir nedeni yoktur.
Alışık Olunmayan Etkinlikler ve Meslek: Meme travması olan aktivite ve mesleklerde potansiyel hasar görme riski ya da kanama görülebilir.
Allerjik Reaksiyonlar: Nadir vakalarda kullanılan bantlara, dikiş malzemelerine ya da sürülen kremlere lokal allerjik tepkiler bildirilmiştir. Daha ciddi sistemik tepkiler cerrahi işlem sırasında kullanılan ya da sonrasında reçete edilen ilaçlarla gelişebilir. Allerjik tepkiler ek tedavi gerektirebilir.
Seroma: Travma, aşırı egzersiz ve cerrahiyi takiben implant etrafında sıvı toplanabilir. Sıvının drenajı için ek tedavi gerekebilir.

Uzun Dönem Etkiler: Yaşlanma, kilo alımı veya kaybı, gebelik ya da meme büyütme cerrahisi ile ilgili olmayan diğer durumlar sonucu meme şeklinde değişiklikler oluşabilir. Normal bir sonuç olarak memeler sarkabilir.
Tromboze Damarlar: Tromboze toplardamarlar; kabloya benzer sertlikte, nadiren meme etrafında gelişirler ve tıbbi ya da cerrahi tedavi gerektirmeksizin kaybolurlar.
Toksik Şok Sendromu: Bu durum meme büyütme ve yeniden oluşturma ya da silikon implantlarla doku genişletilmesini takiben görülen oldukça nadir bir komplikasyondur.
Tatmin Edici Olmayan Sonuçlar: Geçirdiğiniz cerrahi işlemin sonuçları ile ilgili olarak hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Cerrahi sonrasında protez yerleşiminde meme şeklinde ve genişliğinde asimetri olabilir. Tatmin edici olmayan cerrahi nedbe ya da yer değişimi gelişebilir. Cerrahiyi takiben ağrı olabilir. Sonuçların düzeltilmesi için ek cerrahi girişim gerekebilir.

 

Kaynak: Türk Plastik Cerrahi Derneği

Face Lifting-Yüz Gerdirme

Yüz germe (yüz gençleştirme) ameliyatları, yüz ve boyunda yaşlanmayla oluşan birtakım bulguları düzeltmek için yapılan cerrahi girişimlerdir. Yaş ilerledikçe yüzün deri ve kaslarında bir gevşeme, elastikiyet kaybı ve yıpranma süreci başlar. Bu ameliyatlar yaşlanmayı durduran ameliyatlar olmamakla birlikte; derinin ve deri altındaki daha derin dokuların, toparlanması ve gerilmesi ile yüzün daha genç bir görünüm almasını sağlayan ameliyatlardır. Yüz germe ameliyatı tek başına yapılabileceği gibi kaş kaldırma, vakumla yağ alma, göz kapağı ameliyatları ve burun ameliyatıyla birlikte de gerçekleştirilebilir. Yüz germe ameliyatları için en ideal olanlar, yüzünde ve boynunda gevşemenin başladığı, fakat hala deri elastikiyetinin ve kemik yapılarının yerinde olduğu alanlardır. Yüz germe ameliyatları her kişi için bir değerlendirme sonucunda planlanacak detayları içerir. Yüz germe ameliyatı kişiye özeldir. En iyi yüz germe ameliyatı adayları, yüzde ve boyunda sarkmalar görülen ancak deri elastisitesine sahip ve kemik yapısı iyi tanımlanan hastalardır.
Hastanın geçmişindeki önemli rahatsızlıklar ve sürekli kullandığı ilaçlar varsa mutlaka doktora bildirilmelidir.
Alternatif Tedavi
Alternatif tedaviler, yüz ve boyundaki gevşekliğe yüz germe ameliyatı yapılmaksızın müdahaleyi kapsar. Derideki gevşekliğe, deri kırışıklarına ve fazlalık yağ dokularına kimyasal aşındırma, liposuctıon gibi cerrahi veya cerrahi olmayan yöntemlerle müdahale edilebilir.
Yüz Germe Ameliyatının Riskleri
Her cerrahi işlem bir miktar risk içerir. Yüz germe ameliyatını risklerinin anlaşılması önemlidir. Kişinin cerrahi yolu seçmesi, risklerle, potansiyel kazancın karşılaştırılması temeline dayanır. Her ne kadar, hastaların çoğu, aşağıda bahsedeceğimiz komplikasyonları yaşamasalar da, bunların her birinin, plastik cerrahınızla görüşülmesi; risklerin, potansiyel komplikasyonların ve yüz germe ameliyatını sonuçlarının tam olarak anlaşılması açısından önemlidir.
Kanama: Seyrek olmakla birlikte, operasyon sırasında ya da sonrasında kanama problemi ile karşılaşılabilinir. Operasyon sonrasında kanama olursa, acil drenaj tedavisi veya kan transfüzyonu gerekebilir. Kanama riskini artırmaları nedeni ile operasyonun on gün öncesinden, aspirin veya anti inflamatuar ilaçların kullanımı durdurulmalıdır. Tıbbi kontrol altında olmayan hipertansiyon da operasyon sırasında ya da sonrasında kanamaya neden olabilir. Deri altına kanama, iyileşmeyi geciktirebilir ve kötü iz kalmasına neden olabilir.
Enfeksiyon: Bu ameliyat sonrasında enfeksiyon genellikle beklenmez. Nadiren de olsa, enfeksiyon gelişecek olursa, ek antibiyotik tedavisi veya cerrahi müdahale gerekebilir.
Kötü iz (skar) kalması: Her ne kadar cerrahi müdahale sonrasında iyi bir yara iyileşmesi beklenirse de, deride ve daha derin dokularda anormal skar oluşabilir. Bu skarlar çevre deriden farklı renkte olup, hoş görünmeyebilirler. Dikişlerin görünür izler bırakma ihtimali vardır. Ek tedavi gerekebilir.
Daha derin yapılarda hasar: Ameliyat sonrasında damarlar, kaslar ve sinirler gibi daha derin dokularda hasar görebilir. Bunun görülme potansiyeli yüz germe ameliyatının tipine göre değişebilir. Bu hasarlar geçici yada kalıcı olabilir.
Asimetri: Normal insan yüzü asimetriktir. Yüz germe ameliyatının sonucunda, iki taraf arasında varyasyon olabilir.
Cerrahi anestezi: Hem lokal hem de genel anestezi risk taşır. Her tip cerrahi anestezi veya sedasyonun komplikasyon, hasar ve hatta ölüm riski vardır.
Sinir hasarı: Yüz germe operasyonu sırasında motor ve duyu sinirleri hasar görebilir. Yüz germe operasyonu sonrasında yüz hareketlerinde zayıflık veya kayıp olabilir. Sinir hasarı, yüzdeki hareketlerde ve duyuda, geçici veya kalıcı kayba neden olabilir. Bu tip hasarlar zamanla iyileşebilir. Yüzün, boynun ve kulak bölgesinin duyu sinirlerinin hasarı geçici veya kalıcı uyuşukluğa neden olabilir. Ağrılı sinir çok nadirdir.
Kronik ağrı: Yüz germe sonrasında kronik ağrı çok nadir bir komplikasyondur.
Deri düzensizlikleri, deri kanseri: Yüz germe, derinin ve daha derin yapıların gerilmesi için yapılan cerrahi bir operasyondur. Deride düzensizlikler ve deri kanseri yüz germeden bağımsız olarak gelişebilir.
Tatmin etmeyen sonuçlar: Yüz germe ameliyatını iyi sonuç vermeme ihtimali vardır. Bu, kabul edilemeyecek görünür deformiteler, yüz hareketlerinde kayıp, yara bozulması (çatlama, yarılma) ve duyu kaybı gibi riskleri taşır. Ameliyatın sonucu sizi hayal kırıklığına uğratabilir. Nadiren, sonuçların daha iyi olması için ek ameliyat gerekebilir.
Alerjik reaksiyonlar: Seyrek olarak kullanılan flastere, dikiş materyallerine veya topikal preparatlara lokal alerji geliştiği rapor edilmiş vakalar çok seyrek olarak vardır. Daha ciddi olan sistemik reaksiyonlar ameliyat sırasında ya da sonra kullanılan ilaçlarla gelişebilir. Alerjik reaksiyonlar ek tedavi gerektirebilir.
Saç kaybı: Ameliyat sırasında derinin yukarı çekildiği (eleve edildiği) bölgelerde saç kaybı olabilir. Bunun olup olmayacağı önceden bilinemez.
İyileşmeni gecikmesi: Yaranın ayrılması veya iyileşmenin gecikmesi mümkündür. Yüzdeki bazı alanlar normal iyileşme göstermeyebilir veya bu gecikebilir. Bazı deri alanları ölebilir.
Sigara içenlerin deri kaybı ve yara iyileşmesinde gecikme gibi komplikasyon riski daha yüksektir.
Uzun süreli etkiler: Yaşlılık, kilo alımı veya kaybı, güneşte kalma ve diğer bazı şartların sonucu olarak, yüzde bunları izleyen değişikler olabilir. Yüz germe ameliyatı yaşlanmayı durdurmaz, ya da yüzün ve boynun gerginliğini sürekli olarak sağlamaz. Yüz germe ameliyatının sonuçlarını koruyabilmek için gelecekte yeni ameliyatlar ve tedaviler gerekebilir.

 

Kaynak: Türk Plastik Cerrahi Derneği

Areola Nipple-Meme Başı Yenileme

Meme başı rekonstrüksiyonu, meme başı ve areolanın meme kanseri ve diğer durumlardan sonra yeniden oluşturulması anlamına gelir. Meme başı ve çevresindeki areola adı verilen kahverengi bölgenin yeniden oluşturulması için farklı yöntemler vardır. Bunlar içerisinde vücudun diğer bölgelerinden alınan deri yamaları, meme derisinden meme başına doku kaydırma ya da diğer meme başından alınmış dokunun paylaşılması tekniği kullanılabilir. Diğer teknikler, örneğin tatuaj dokuya renk vermek amacı için uygulanabilir.
Meme başı rekonstrüksiyonu tek cerrahi girişim olarak planlanabileceği gibi diğer meme ameliyatları ile birlikte de yapılabilir.
Alternatif Tedavi:
Meme başı rekonstrüksiyonu cerrahisi, isteğe bağlı bir cerrahi işlemdir. Alternatifi ameliyat olmamak ya da protez kullanmaktır.
Meme başı Rekonstrüksiyonu Cerrahisinin Riskleri:
Her cerrahi işlemin belli miktarda riski mevcuttur ve önemli olan sizin meme başı rekonstrüksiyon cerrahisi ile ilgili olanları anlamanızdır. Kişinin cerrahi bir girişimi tercih etmesinde girişimin risk ve faydalarının karşılaştırılması esastır. Pek çok hasta aşağıdaki komplikasyonlarla karşılaşmasa bile, siz hepsini plastik cerrahınızla riskleri, olası komplikasyonları ve sonuçlarını anladığınızdan emin olana kadar tartışın.
Kanama: Nadir de olsa cerrahi sırasında ya da sonrasında bir kanama ile karşılaşmak olasıdır. Ameliyat sonrasında kanama olduğunda, biriken kanın (hematom) acil boşaltılması gerekebilir. Ameliyattan on gün öncesinden başlayarak aspirin ya da ağrı kesici ilaçlar almayınız, çünkü bu kanama riskini arttırabilir.
Enfeksiyon: Bu tip cerrahiden sonra enfeksiyon olağan değildir. Enfeksiyon gelişirse, antibiyotikleri içeren tedavi ya da ek cerrahi girişim gerekebilir. Meme başı rekonstrüksiyon cerrahisini takiben enfeksiyon nedeni ile deri yaması kaybı ya da meme başının kaybı olasıdır.
Ciltte Bırakacağı İz: Aşırı nedbeleşme olağan değildir. Nadir vakalarda anormal izler oluşabilir. İzler çirkin ve çevre deriden farklı renkte olabilir. Bu izler hem meme başı rekonstrüksiyonu alanında hem de bu işlem için doku alınan bölgede gelişebilir. Anormal nedbeleşme için ameliyat sonrasında ek cerrahi girişim gerekebilir.
Deri grefti (yama): Deri greftleri bazı meme başı rekonstrüksiyon tekniklerinde kullanılır. Greftin alındığı lokalizasyonda nedbeleşme kötü iyileşme ya da anormal renk değişimi izlenebilir. Kronik kaşınma hissi rapor edilmiştir. Enfeksiyon ya da başka nedenlerle greft kaybedilebilir, ek deri greftlerine ihtiyaç olabilir.
Kıl Gelişimi: Meme başı rekonstrüksiyonunda kullanılan deri greftleri kıl kökleri içerebilir. Hoş olmayan bir biçimde yeniden oluşturulan meme başında kıl gelişimi olabilir. Kıl köklerinin ortadan kaldırılması için ek işlem gerekebilir.
Uzun Dönem Etkiler: Zamanla yeni yapılan meme başı areola yapısında şekil, genişlik, renk, çıkıntı ve görüntü açısından değişiklikler oluşabilir. Meme başı çıkıntısının azalması söz konusu olabilir.
Tatuaj: Eğer ek bir girişim olarak tatuaj gerekirse, diğer meme başı areola yapısı ile tam bir uyum olmayabilir.
Meme başı duyusu: Meme başı rekonstrüksiyonu, meme ya da meme başının normal duyusunu geri döndüremez.
Meme Protezine Hasarı: Meme başı rekonstrüksiyonu cerrahisi sırasında, eğer kullanılmış ise meme protezi hasar görebilir. Hasar görmüş bir protez yenisi ile değiştirilmeli ya da çıkarılmalıdır.
Hamilelik ve Emzirme: Eğer bir kadının memesi alınmışsa etkilenmiş tarafla emzirmesi mümkün değildir. Yeni yapılmış bir meme başı emzirme için kullanılamaz.
Allerjik Tepkiler: Nadir olarak kullanılan bantlara, dikiş malzemesine ya da kullanılan ilaçlara allerji bildirilmiştir. Daha ciddi sistemik tepkiler cerrahi işlem sırasında kullanılan ya da sonrasında reçete edilen ilaçlarla gelişebilir. Allerjik tepkiler ek tedavi gerektirebilir.
Gecikmiş İyileşme: Gecikmiş yara iyileşmesi hem meme başında hem de doku alınan bölgelerde oluşabilir. Bu bölgelerin bir kısmında yavaş ya da kötü iyileşme izlenebilir. Bazı deri alanları sık pansumanlar ya da ileri cerrahi işlem gerektirmek üzere yaşamsal özelliğini yitirebilir.
Cerrahi Anestezi: Hem lokal hem genel anestezi risk taşır. Tüm cerrahi anestezi ve sedasyon işlemlerinde en basitten ölüme kadar istenmeyen durumların görülme olasılığı vardır.
Diğer Meme başının Etkilenmesi: Bazı meme başı rekonstrüksiyonu girişimlerinde diğer meme başından doku alınır. Verici meme başının hasara uğraması ya da duyumunu kaybetmesi söz konusu olabilir.
Tatmin Edici Olmayan Sonuçlar: Geçirdiğiniz cerrahi işlemin sonuçları ile ilgili olarak hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Cerrahi sonrası meme başının yerleşimi, şekli, çıkıntısı ve görüntüsünde asimetri olabilir. Diğer meme başı ile tam bir uyum mümkün olmayabilir. Sonuçları iyileştirmek için ek cerrahi girişim gerekebilir.

 

Kaynak: Türk Plastik Cerrahi Derneği

Blefaropitoz-Göz Kapağı Düşüklüğü

Göz kapağının düşük olması bazen tek taraflı bazen iki taraflı olabilen, çoğu zaman doğumsal olmakla birlikte gelişim döneminde de karşımıza çıkabilen bir sorundur. Sadece dikkatli bakıldığında anlaşılabilecek çok hafif boyutlardan, kişinin görmesini engelleyecek çok belirgin boyutlara kadar uzanan biçimlerde karşımıza çıkabilir. Bazen güne başlandığında göz kapakları daha iyi durumdayken, zaman içinde kas yorgunluğuyla birlikte göz kapağı düşüklüğü oluşabilir.
Göz kapağı düşüklüğünün düzeltilmesi için çok çeşitli yöntemler mevcuttur. Doğumsal nedenler ve nörolojik bir problem birlikte olduğu zaman; yutma güçlüğü, çift görme ve yüz kaslarında bazı zayıflıklar göz kapağı düşüklüğüne eşlik edebilir. Çok nadiren göz çevresinden kaynaklanan tümörler de göz kapağı düşüklüğüne yol açabilirler. Bazen de göz kapağının düşüklüğü geçirilen kazalar ve bunlara bağlı oluşan göz çevresi travmalarına bağlı olabilir.
Sorunun ne olduğunun anlaşılması için ayrıntılı bir muayene ve iyi bir öykü alınması gerekir. Göz kapağını kaldıran ve çalıştıran kasların ölçümleri yapıldıktan sonra ameliyat tekniğine karar verilir. Ameliyat çoğu zaman sedasyon ve lokal anestezi altında yapılır. Nadiren genel anestezi gerektirebilir. Ameliyat sırasında ve sonrasında kanamaların oluşmasını engellemek amacıyla, ameliyat öncesinde 10 gün süreyle aspirin kullanılmaması gerekir. Hastanın geçmişindeki önemli rahatsızlıklar ve sürekli kullandığı ilaçlar varsa mutlaka doktora bildirilmelidir.
Kan tahlilleri ve gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra, kapak üzerinden bir kesi ile kapağı kaldıran kaslar ortaya çıkarılır. Bu kaslar üzerinde yapılan birtakım ameliyatlar veya kapak kası ile kaş kasını birbirine bağlayan birtakım işlemlerle ameliyat sonlandırılır. Eğer kaşın göz kapağıyla bağlanması gerekiyorsa, bu durumda bacaktan alınacak faysa bağ dokusu ile bu işlem gerçekleştirilir.
Ameliyattan sonra işlem bölgesine buz uygulaması yapılır ve ödem kontrol altına alınmaya çalışılır. Antibiyotik ve ağrı kesici ilaç kullanılır. Gözde batma ve yanmayı engellemek amacıyla yumuşatıcı pomat ya da damlalardan yararlanılır. İşlemden sonra ilk günlerde göz kapağı çevresinde morluk ve şişlik beklenen bir durumdur. Genellikle ameliyattan sonra üçüncü günden itibaren ağrı, gerginlik ve şişlikler azalmaya başlar. Ameliyat sonrasında 3.-4. gün civarında göz kapağındaki dikişler alınır. Kaş üzerinde kesi varsa buradaki dikişler yedinci günde, bacakta kesi var ve doku alınmışsa buradaki dikişler de yaklaşık iki hafta sonra alınır. İlk haftalarda gözde kamaşma, batma, yanma görülebilen problemlerdir.
Blefaroplasti Ameliyatının Riskleri:
Her cerrahi işlem bir miktar risk içerir. Gözkapağı düşüklüğü ameliyatının risklerinin anlaşılması önemlidir. Kişinin cerrahi yolu seçmesi, risklerle, potansiyel kazancın karşılaştırılması temeline dayanır. Her ne kadar hastaların çoğu, aşağıda bahsedeceğimiz komplikasyonları yaşamasalar da, bunların her birinin plastik cerrahınızla görüşülmesi; risklerin, olası komplikasyonların ve gözkapağı ameliyatının sonuçlarının tam olarak anlaşılması açısından önemlidir.
Kanama: Seyrek olmakla birlikte, operasyon sırasında ya da sonrasında kanama problemi ile karşılaşılabilinir. Operasyon sonrasında kanama olursa, acil drenaj tedavisi gerekebilir. Kanama riskini artırmaları nedeni ile operasyonun on gün öncesinden, aspirin veya benzeri ağrı kesici ilaçların kullanımı durdurulmalıdır. Tıbbi kontrol altında olmayan hipertansiyon da operasyon sırasında ya da sonrasında kanamaya neden olabilir. Göz kapakları altına kanama, iyileşmeyi geciktirebilir ve kötü iz (skar) kalmasına neden olabilir.
Enfeksiyon: Bu ameliyat sonrasında enfeksiyon genellikle beklenmez. Nadiren de olsa, enfeksiyon gelişecek olursa, ek antibiotik tedavisi veya cerrahi müdahale gerekebilir.
Körlük: Gözkapağı ameliyatı sonrasında körlük, son derece az bir ihtimaldir. Ancak cerrahi sırasında veya cerrahi sonrasında göz içine kanama buna neden olabilir. Bunun olup olmayacağı önceden kestirilemez.
Kötü iz (skar) kalması: Her ne kadar cerrahi müdahale sonrasında iyi bir yara iyileşmesi beklenirse de, göz kapakları ve daha derin dokularda anormal skar oluşabilir. Bu skarlar, çevre deriden farklı renkte olup, hoş görünmeyebilirler. Göz kapağında görülebilir izlerin veya dikişten dolayı ufak cilt kistleri oluşumu mümkündür. Ek tedavi gerekebilir.
Daha derin yapılarda hasar: Ameliyat sonrasında damarlar, göz kasları ve sinirler gibi daha derin dokular da hasar görebilir. Bunun görülme potansiyeli blefaroplasti ameliyatının tipine göre değişebilir. Bu hasarlar geçici ya da kalıcı olabilir.
Kuru göz problemi: Gözyaşı üretiminin azalmasına neden olan kalıcı bozukluk, gözkapağı cerrahisi sonrasında görülebilir. Bunun görülmesi nadirdir ve önceden kestirilemez. Normalde kuru göz problemi olan hastalar gözkapağı cerrahisi düşündüklerinde özellikle uyarılmalıdırlar.
Korneanın açıkta kalma problemi: Bazı hastalarda ameliyat sonrasında göz kapağının kapanmasında zorluk olabilir ve bu kuruluğa bağlı olarak kornea problemlerine neden olabilir.
Asimetri: Normal insan yüzü asimetriktir. Gözkapağı ameliyatının sonucunda, iki taraf arasında varyasyon olabilir.
Cerrahi anestezi: Hem lokal hem de genel anestezi risk taşır. Her tip cerrahi anestezi veya sedasyonun komplikasyon, hasar ve hatta ölüm riski vardır.
Tatmin etmeyen sonuçlar: Göz kapağı ameliyatının iyi sonuç vermeme ihtimali vardır. Bu, kabul edilemeyecek görünür deformiteler, fonksiyon kaybı, yara bozulması (çatlama, yarılma) ve duyu kaybı gibi riskleri taşır. Ameliyat sonrasında oluşabilecek bir başka sorun kapak mesafesinin ayarı ile ilgilidir. Bazen 1-2mm farklılıklar oluşabilir. Bu fark çok ileri boyutlarda ise yeni bir müdahaleyi gerektirebilir.
Allerjik reaksiyonlar: Seyrek olarak kullanılan bantlara, dikiş malzemelerine veya kullanılan ilaçlara lokal allerji geliştiği rapor edilmiş vakalar çok seyrek olarak vardır. Daha ciddi olan sistemik tepkiler ameliyat sırasında ya da sonra kullanılan ilaçlarla gelişebilir. Allerjik reaksiyonlar ek tedavi gerektirebilir.
İyileşmenin gecikmesi: Yara ayrışması da son derece nadirdir. Ancak ameliyat bölgesine bir travma alınması durumunda ya da şeker hastalığı, radyoterapi öyküsü ve kortizon kullanımında karşımıza çıkabilir.

 

Kaynak: Türk Plastik Cerrahi Derneği

Blefaroplasti-Göz Kapağı Ameliyatı

Blefaroplasti, altta yer alan yağ dokusu ile beraber üst ve alt göz kapağının her ikisinden fazla cilt ve kasın uzaklaştırıldığı cerrahi bir girişimdir. Blefaroplasti düşük, sarkık gevşek cildi iyileştirir. Üst göz kapaklarının sarktığı yaşlı hastalarda görmeyi düzeltmeye yardım eder. Blefaroplasti, gözün dış yanında oluşan kaz ayağı veya diğer kırışıkları uzaklaştırma, gözaltındaki siyah halkayı ortadan kaldırmada, sarkık kaşı kaldırmada yararlı değildir. Bu sorun için en etkili yöntem botox uygulamasıdır. Bilindiği gibi botox uygulamalarının etkisi geçicidir.
Blefaroplasti AMELİYATI, her hasta için onun özellikle ihtiyaçlarına bağlı olarak değişir. Sadece alt ve üst göz kapağı veya her iki bölgeyi içeren şekilde yapılabilir veya göz, alın, kaş, burunun diğer cerrahi girişimlerle birlikte yapılabilir. Göz kapağı cerrahisi yaşlanma sürecini durdurmaz. Buna rağmen göz kapağı bölgesinde gevşemiş, sarkmış görünümü azaltır. Göz kapağı ameliyatlarından önce kaşın duruşu incelenir ve gerekiyorsa kaşla veya alınla ilgili yöntemler tartışılır. Bu noktada bazen üst kapaktaki deri yığılmalarının nedeninin kaştaki gevşeme ve aşağı yönde yer değişikliğine bağlı olduğunu bilmekte yarar vardır. Bu konu, muayene sırasında belirtilir. İşlem öncesinde göz kapakları fonksiyonları incelenir. Bazen fonksiyon bozuklukları ve buna bağlı kapak asimetrileri olabilir. Bunlar değerlendirilerek ne oranda düzelebilecekleri size anlatılır. Yüzün uyumuyla ilgili daha iyi sonuçlar elde etmek için küçük veya büyük ilave girişimler önerilebilir. Bunlar bazı bölgelere yağ enjeksiyonundan, orta yüz ameliyatlarına kadar farklı yöntemler olabilir.
Ameliyattan önce bir hafta süreyle aspirin ve aspirin içeren ilaçlar kullanmayınız. Aynı şekilde yeşil çay gibi bitkisel çayların ve E vitamininin kan sulandırıcı etkisi olduğuna inanıldığından, bunların da ameliyattan önce bir hafta süreyle alınmamasında yarar vardır.
Ameliyat genel anestezi veya sedasyon altında yapılmaktadır. Bu nedenle işlemden 5 saat öncesinden itibaren yemek yenmemeli ve 4 saat öncesinden itibaren sıvı alınmamalıdır. İşlemden önce kan tetkiki ve kanama pıhtılaşma testleri yapılacaktır. Bunun yanında, genel sağlık durumunuz ve tıbbı öykünüz göz önüne alınarak ilave tetkiklerin yapılması gerekebilir. Hastanın geçmişindeki önemli rahatsızlıklar ve sürekli kullandığı ilaçlar varsa mutlaka doktora bildiriniz.
İşlem öncesi varsa yüzünüzdeki makyaj temizlenecek, operasyon öncesi ve sonrasını kıyaslamak için fotoğraf çekilecek ve operasyon planı gözden geçirilerek gerekirse çizim yapılacaktır.
İşlem bittiği zaman göz kapaklarını örten bantlar olacaktır. Bunlar görmenizi engellemez. Göz çevresine işlem sonrası ödemi kontrol etmek amacıyla soğuk uygulaması yapılır. Bu uygulama ilk gün saat başı 20 dakika, ikinci gün 2 saatte bir 20 dakika şeklinde olmalıdır. 3. günden sonra sabahları 5-10 dakika uygulamaya birkaç hafta devam edilebilir. Bu önlemlere rağmen, göz çevresinde şişlik ve morluk oluşabilir. Bu şişlik ve morluklar ilk 2 gün artarak seyreder. 3. günden itibaren giderek azalmaya başlar. Özellikle işlem sonrası ilk saatlerde, göz kapaklarını örten bantlar üzerinde sızıntı, hafif kanamalar görülebilir. Efor, öksürme, hapşırma bu şikayetleri artırır.
İşlem sonrası dinlenirken birkaç yastıkla başın yüksekte tutulması ödemin daha az olmasına yardımcı olur. İşlem sonrası ilk gün sıvı ve yumuşak gıda alınması, sert gıdalardan kaçınılması ödemin kontrolüne yardımcı olur. İşlem sonrası ilk günlerde, göz çevresinde gerginlik, batma, yanma şeklinde şikayetler olabilir. Basit ağrı kesicilerle bu şikayetler giderilebilir.
İşlem sonrası 3. günden itibaren göz çevresindeki ödem azalmaya başlar ve aktiviteler arttırılabilir. İşlem sonrası 4. günde göz çevresindeki bantlar alınır, göz köşesine 2 gün süreyle küçük bir bant uygulanabilir. Aynı gün göz çevresinin yıkanmasına ve göz kapaklarına nemlendirici uygulanmasına izin verilir. Bu işlemleri yaparken özenli olunmalı, sert hareketlerden kaçınılmalıdır. Göz çevresindeki bantlar ve dikişler alındığı zaman, sararmaya başlamış mor alan ve sınırlı bir şişlik doğaldır. Bunlar gün geçtikçe azalır ve hafif makyajla kamufle edilir. İşlem sonrası ağır sporlardan, solarium, sauna, güneş banyosu , buhar banyosu gibi ödem arttıran uygulamalardan 6 hafta boyunca kaçınılmalıdır,
Üst göz kapağı kıvrımında, alt göz kapağında, kirpiklerin altında, ince, pembe bir çizgi ilk haftalarda dikkati çekebilir. Göz köşesinde ise bu durum bazı olgularda daha uzun süreyle devam edebilir. Yine bazı olgularda göz dış kenarının kas askısı ile asılması gereken durumlarda, ilk hafta daha belirgin olmak üzere, gözler çekik görülebilir. Bu durum her geçen gün azalır. Bu yöntemin uygulanmasının nedeni, göz kapağı ameliyatlerından sonra gözün yuvarlaklaşarak göz biçiminin özelliğini yitirmesini engellemek ve göz bebeğinin altında gözün  akının gereğinden fazla görünmesine engel olmaktır.
İşlem sonrası ilk haftalarda, sabahları uyanıldığında gözlerin şişmiş olması son derece sık rastlanan bir durumdur.  Gün içinde bu şişlik giderek azalır. İlk haftalarda rüzgar ve güneşe maruz kalınmasına bağlı olarak  gözlerde gerginlik, batma ve sulanma olabilir. Bu durumu önlemek için güneş gözlüğünden faydalanılabilir.
Alternatif tedaviler:
Tedavinin alternatif çeşitleri, cerrahi tarafından göz kapaklarında cilt gevşekliği ve yağ depolanmasını azaltma diğer tedaviler veya olduğunda kaş, alın, kaldırma gibi cerrahi işlemlerle birlikte yapılabilir. Göz kapağı ve göz küresi arasında yeterli gevşeklik olmaması (ektropion) veya üst göz kapağı düşüklüğü (pitoz ) gibi göz kapağı fonksiyonlarını etkileyen hastalıklara sahipseniz göz kapağı cerrahisinin diğer formları gerekebilir. Hafif cilt kırışıklarına kimyasal cilt aşındırması veya diğer tedaviler yarar sağlayabilir. Risk ve olası komplikasyonlar tedavinin alternatif çeşitleri ile ilişkilidir.
Blefaroplasti Ameliyatının Riskleri:
Her cerrahi işlem bir miktar risk içerir. Blefaroplasti ameliyatının risklerinin anlaşılması önemlidir. Kişinin cerrahi yolu seçmesi, risklerle, potansiyel kazancın karşılaştırılması temeline dayanır. Her ne kadar hastaların çoğu, aşağıda bahsedeceğimiz komplikasyonları yaşamasalar da, bunların her birinin plastik cerrahınızla görüşülmesi; risklerin, potansiyel komplikasyonların ve blefaroplasti ameliyatının sonuçlarının tam olarak anlaşılması açısından önemlidir.
Kanama: Seyrek olmakla birlikte, operasyon sırasında ya da sonrasında kanama problemi ile karşılaşılabilinir. Operasyon sonrasında kanama olursa, acil drenaj tedavisi gerekebilir. Kanama riskini artırmaları nedeni ile operasyonun on gün öncesinden, aspirin veya antiinflamatuar ilaçların kullanımı durdurulmalıdır. Tıbbi kontrol altında olmayan hipertansiyon da operasyon sırasında ya da sonrasında kanamaya neden olabilir. Göz kapakları altına kanama, iyileşmeyi geciktirebilir ve kötü iz (skar) kalmasına neden olabilir.
Enfeksiyon: Bu ameliyat sonrasında enfeksiyon genellikle beklenmez. Nadiren de olsa, enfeksiyon gelişecek olursa, ek antibiotik tedavisi veya cerrahi müdahale gerekebilir.
Körlük: Blefaroplasti sonrasında körlük, son derece az bir ihtimaldir. Ancak cerrahi sırasında veya cerrahi sonrasında göz içine kanama buna neden olabilir. Bunun olup olmayacağı önceden kestirilemez.
Kötü iz (skar) kalması: Her ne kadar cerrahi müdahale sonrasında iyi bir yara iyileşmesi beklenirse de, göz kapakları ve daha derin dokularda anormal skar oluşabilir. Bu skarlar, çevre deriden farklı renkte olup, hoş görünmeyebilirler. Göz kapağında görülebilir izlerin veya dikişten dolayı ufak cilt kistleri oluşumu mümkündür. Ek tedavi gerekebilir.
Daha derin yapılarda hasar: Ameliyat sonrasında damarlar, göz kasları ve sinirler gibi daha derin dokular da hasar görebilir. Bunun görülme potansiyeli blefaroplasti ameliyatının tipine göre değişebilir. Bu hasarlar geçici ya da kalıcı olabilir.
Kuru göz problemi: Gözyaşı üretiminin azalmasına neden olan kalıcı bozukluk, blefaroplasti cerrahisi sonrasında görülebilir. Bunun görülmesi nadirdir ve önceden kestirilemez. Normalde kuru göz problemi olan hastalar blefaroplasti cerrahisi düşündüklerinde özellikle uyarılmalıdırlar.
Ektropion: Alt göz kapağının, alt göz küresinden uzak yerleşimi nadir bir komplikasyondur. Bu durumu düzeltmek için ayrı bir ameliyat gerekebilir.
Korneanın açıkta kalma problemi: Bazı hastalarda ameliyat sonrasında göz kapağının kapanmasında zorluk olabilir ve bu kuruluğa bağlı olarak kornea problemlerine neden olabilir.
Asimetri: Normal insan yüzü asimetriktir. Bleforoplasti ameliyatının sonucunda, iki taraf arasında varyasyon olabilir.
Cerrahi anestezi: Hem lokal hem de genel anestezi risk taşır. Her tip cerrahi anestezi veya sedasyonun komplikasyon, hasar ve hatta ölüm riski vardır.
Kronik ağrı: Blefaroplasti sonrasında kronik ağrı çok nadir bir komplikasyondur.
Deri düzensizlikleri / Deri kanseri: Blefaroplasti gevşek cildi ve göz kapağının derin yapılarını gerginleştirmek için yapılan cerrahi bir işlemdir. Deride düzensizlikler ve deri kanseri blefaroplastiden bağımsız olarak gelişebilir.
Tatmin etmeyen sonuçlar: Göz kapağı ameliyatının iyi sonuç vermeme ihtimali vardır. Bu, kabul edilemeyecek görünür deformiteler, fonksiyon kaybı, yara bozulması (çatlama, yarılma) ve duyu kaybı gibi riskleri taşır. Ameliyatın sonucu sizi hayal kırıklığına uğratabilir. Nadiren sonuçların daha iyi olması için ek ameliyat gerekebilir. Üst göz kapağı problemlerine neden olabilecek kaş sarkıklığı, kaş kaldırma ameliyatı gibi ek bir operasyonla giderilebilir.
Allerjik reaksiyonlar: Seyrek olarak kullanılan bantlara, dikiş malzemelerine veya kullanılan ilaçlara lokal allerji geliştiği rapor edilmiş vakalar çok seyrek olarak vardır. Daha ciddi olan sistemik tepkiler ameliyat sırasında ya da sonra kullanılan ilaçlarla gelişebilir. Allerjik reaksiyonlar ek tedavi gerektirebilir.
Kirpik kaybı: Ameliyat sırasında derinin yukarı çekildiği bölgede alt göz kapağı kirpiklerinin kaybı olabilir. Bunun olup olmayacağı önceden bilinemez. Bu kayıp geçici veya kalıcı olabilir.
İyileşmenin gecikmesi: Yaranın ayrılması veya iyileşmenin gecikmesi mümkündür.
Uzun Süreli Etkiler: Yaşlık, güneşte kalma ve diğer bazı şartların sonucu olarak göz kapağının görüntüsünde değişikler olabilir. Blefaroplasti ameliyatı yaşlanmayı durdurmaz, ya da göz kapağı bölgesinin gerginliğini sürekli olarak sağlamaz. Blefaroplasti ameliyatının sonuçlarını koruyabilmek için gelecekte yeni ameliyatlar ve tedaviler gerekebilir.

 

Kaynak: Türk Plastik Cerrahi Derneği

Peeling-Kimyasal Cilt Soyma

Kimyasal cilt soyma ve diğer cilt tedavileri çeşitli cilt hastalıklarını tedavi etmek için yıllardır kullanılmaktadır. Güneş lekeleri, kırışıklıklar ve pürüzlü pigmentasyonlar bu teknikle tedavi edilebilir. Cilt soyma ve cilt tedavisinde çok farklı yöntem ve uygulama mevcuttur. Bazı durumlarda kimyasal soyma diğer operasyonlarla birlikte kombine edilebilir. Kimyasal soyma yöntemi cilt gerginleştirmeye alternatif bir yöntem değildir.
Kimyasal Cilt Soyma/Cilt Tedavilerinin/Riskleri:
Cilt tedavisi ve cilt soymanın her ikisininde risk ve komplikasyonları mevcuttur. Bireyin uygulanacak metodu seçimi olası yarar ve risklerin karşılaştırılmasına dayanır. Her ne kadar hastalarda komplikasyonların çoğu ile karşılaşılmasa da bunların herbirini riskleri olası komplikasyonları ve kimyasal cilt soymanın sonuçlarını anladığınızdan emin olmanız için mutlaka cerrahınız ile tartışmanız gerekir.
Enfeksiyon: Enfeksiyon nadirdir. Bakteriyel ve viral enfeksiyon oluşabilir. Eğer ağız çevresinde HSV enfeksiyonu hikâyeniz varsa kimyasal soymayı takiben, enfeksiyonun tekrarlama olasılığı vardır. Bu virüs enfeksiyonlarını baskılamak için operasyon öncesi özel tedaviler önerilmektedir. Cilt enfeksiyonu gelişmişse ek tedavinin antibiyotikler içermesi zorunludur.
Nedbeleşme: Her nekadar normal iyileşme beklense de cilt ve derin dokularda anormal nedbeleşme oluşabilir. Nadir olgularda ise keloid nedbeler oluşabilir. Nedbeler kötü görünümlü ve etraf dokudan farklı renktedirler. Nedbe tedavisi için ilave tedaviler gereklidir.
Renk Değişikliği: Kimyasal soyma ajanları cildinizin doğal rengini kalıcı olarak açarlar. Açık ve koyu renk değişikliklerinin meydana gelme olasılığı vardır. Kalıcı koyulaşma kimyasal soyma sonrası oluşabilir. Kimyasal soyma ile tedavi edilen cilt ile normal cilt arasında bir sınır çizgisi oluşabilir. Kimyasal soyma sonrası uzun süre kırmızılık kalma olasılığı vardır.
Kötü Sonuç: Tedavinin kötü sonuçlanma olasılığı vardır. Cilt soyma ve cilt tedavi yöntemleri, istenmeyen görünür deformiteler, cilt kabuklanması,fonksiyon kaybı ve cildin kalıcı renk değişiklileri ile sonuçlanabilir.
Cilt Lezyonlarının Tekrarlaması: Bazı durumlarda kimyasal soyma veya cilt tedavileri sonrası cilt lezyonları tekrarlayabilir.İlave tedavi veya ikincil cerrahi girişim gerekebilir.
KİMYASAL CİLT SOYMA VE CİLT TEDAVİLERİ

Cilt Kanseri/Cilt Hastalıkları: Cilt soyma ve cilt tedavi işlemleri gelecekte gelişebilecek olan cilt kanseri veya cilt hastalıklarına karşı koruma sağlamaz.
Alerjik Reaksiyonlar: Nadir olgularda topikal preperatlara, cerrahi dikiş materyallerine, flasterlere karşı alerji geliştiği bildirilmiştir. Daha ciddi olabilen sistemik reaksiyonlar operasyon sırasında ya da sonrasında kullanılan ilaçlara bağlı olarak gelişebilmektedir. Alerjik reaksiyonlar ek tedavi gerektirebilirler.
Güneş Yanığı: Bazı kimyasal soyma ajanları cildi güneşin zararlı etkilerine karşı hassas hale getirebilir. Kimyasal soyma sonrası cildin normal bronzlaşma yeteneğinde azalma oluşur.
Sonuçların Kalıcı Olmayışı: Kimyasal soyma veya diğer cilt tedavileri tam olarak veya gelecekte oluşacak kırışıklıkları engellemez. Bu yöntemler cildin ihtiyarlama belirtilerini değiştiremezler. Ek cerrahi girişimler gevşek cildi germek için gereklidirler. Kimyasal soyma işlemi sonucunda cilt bakım programlarınıza devam etmeniz gerekebilir.
Gecikmiş İyileşme: Kimyasal soyma ve diğer cilt tedavileri sonrası iyileşme beklenenden daha uzun sürede olmaktadır. Cilt iyileşirken incedir ve kolaylıkla hasarlanabilir.
Kalp Problemleri: Kimyasal soyma ajanlarının kalp anormalliklerine neden olduğu bildirilmiştir. İşlem esnasında böyle bir durum gelişirse tıbbi tedavi gereklidir.
Bilinmeyen Riskler: Kimyasal soyma ve tedavisinde ilave risk faktörlerinin bulunması olasılığı vardır.
Cerrahi Anestezi: Hem lokal hem de genel anestezi risk içermektedir. Sedasyon ya da cerrahi anestezinin tüm formlarında komplikasyonlar, yaralanma ve hatta ölüm ihtimal dahilindedir.
İlave Tedavi Veya Cerrahi Gereklilikler: Kimyasal cilt soyma veya diğer cilt tedavilerinin uzun dönem sonuçlarını etkileyen pek çok farklı durum mevcuttur. Her şeye rağmen komplikasyonlar ve riskler nadir olarak ortaya çıkar. Başlıca risk ve komplikasyonlar yukarıda belirtildiği gibidir. Bunun haricinde komplikasyonlar çok daha nadirdir. Komplikasyonlar oluşursa ek cerrahi veya diğer tedavi metotları gereklidir.

Kaynak: Türk Plastik Cerrahi Derneği